Aslında geç bile kaldık... Hem de çok geç... Birileri benden önce bunu akıl edip, önermeliydi. Sadece tavsiye etmekle kalmamalı, hayata geçirmeliydi.
Bu ülkede Fenerbahçe'yi içine düştüğü ekonomik krizden çıkarmak için bile canlı yayın kampanyaları düzenlendi. Filistin'deki İsrail zulmü altında inim inim inleyen kardeşlerimiz için günlerce ekranlarda yardım kampanyaları, özel programlar yaptık. Şimdi hepimiz tehlike altındayız ama kılımız kıpırdamıyor.
Sanırım bir akıl tutulması, bir paralize olma durumu yaşıyoruz. Hükümet yetkilileri, kanal yönetimleri, RTÜK, Yayıncılar Birliği, gazetecilik örgütleri davranın. Hemen şimdi...
Tüm televizyonlar prime time'da yani ana haber sonrası en çok televizyon izlenen kuşakta ortak yayına geçsinler. Cumhurbaşkanımız, bakanlarımız, sağlık kuruluşlarının başındaki hekim ve bürokratlar, emniyet teşkilatı yöneticileri, ünlü sanatçılar, uzman bilim adamları, sporcular, söyleyecek sözü olan gazeteciler, yorumcular video konferans yöntemiyle bulundukları yerlerden yayına katılıp, halkı bilgilendirsinler, önlemleri anlatsınlar, moral ve enerji yaysınlar. İş adamları bu virüsü savmak ve taşın altına ellerini sokmak için neler yapacaklarını anlatsınlar.
Maske üretenler, solunum cihazı imalatına girişenler, otellerini sağlık çalışanlarına ücretsiz açanlar, fakir fukaraya bedava ekmek dağıtan fırıncı, doktor ve hemşirelere günde üç öğün döner-ekmek gönderen kebapçı... Hepsi orada olsun, bir sinerji yaysın, iyiliklerini yarıştırsın. Yardım için birbirlerini yüreklendirsin, ateşlesin.
Fatih Terim Hocam bağlansın mesela.
Neler yaşadığını anlatsın. Çünkü biraz da 'damdan düşenlerin' tecrübesine ihtiyacımız var. Cem Yılmaz, Şahan Gökbakar, Ata Demirer, Yılmaz Erdoğan bağlansın o yayına. Çünkü bize biraz da neşe zerk edilmeli deri altından. Kim bilir belki de bağışıklık sistemimizi artıracak en önemli aşı, kahkahadır.
DAMLA GÖL OLUR
Sonra... Sonra imece yapalım hep birlikte. Biliyorum, herkes yarın ne yiyeceğini, nasıl geçineceğini düşünür oldu. Ama bir ortak hesaba 5'er lira göndermek, hiçbirimizi yoksul kılmaz. Ama o 5 liralar damlayıp, o gece öyle bir göl oluşturur ki, finaldeki rakama biz bile inanamayız. Para, sağlık harcamalarına aktarılsın. Ne bileyim, mesela 100 bin solunum cihazı alınır, büyük kentlere 10 sahra hastanesi kurulur belki...
Ne yalan söyleyeyim, biraz utanıyorum bunu ilk düşünen olmaktan...
Bu neyin tatilidir dostlar?
'Yakından Kumanda Uzaktan Eğitim' döneminin uzayacağı resmi ağızdan da açıklandı. Bu durumda okul dönemi çocukları, Milli Eğitim Bakanlığı ile TRT'nin iş birliğiyle yayınlanan EBA TV kanallarıyla eğitimöğretime evlerinde devam edecekler. Uygulamanın ilk haftası birkaç ufak tefek aksaklık dışında tamamlandı. Eminim ilk haftanın tecrübeleri bundan sonraki yayın düzenlemeleri için de önemli bir veri oluşturacak ve hizmet giderek iyileştirilecek.
Daha önce yazmıştım, "Bir ebeveyn olarak kendimi okul çağına gelecek çocuğuma yardımcı olmak üzere eğitmek için ben de her gün EBA TV karşısındayım" diye. Cumartesi günü de EBA TV'ye göz atayım dedim ki ne göreyim! Yayın yok. Yerine sürekli dönen tanıtımlar var. Oysa EBA TV'nin en fazla eleştirilen yönlerinden biri, derslerin sürelerinin çok kısa olması ve süratli anlatılmalarıydı. Ben EBA TV'cilerin yerinde olsam; cumartesi ve pazar günleri, hafta içi yayınlanan derslerin önemli bölümlerinin tekrarını yapar, çocuklara dersleri sindirme fırsatı verirdim. Malum, çocuklar evde. Cumartesi-pazar çıkıp da sinemaya, tiyatroya, parka gidecek halleri yok. Hafta sonu EBA TV ekranındaki neyin tatilidir anlayamadım doğrusu...
Bir de ricam olacak: Şu anda sadece ilkokul, ortaokul ve lise için EBA TV yayını var. Ama salgın nedeniyle anaokulundan mahrum kalan okul öncesi çocuklar da bulunuyor. Acaba bir kanal da onlar için açılsa, orada okul öncesi eğitmenleri; minik dersler, ebeveynlere evde yardımcı olacak oyun ve etkinlikler sunsa iyi olmaz mı?
Sınırdaki göçmenler ne oldu?
Hangimiz gündeme yetişebildik ki haberci dostlarımız yetişsin. Deprem. uçak kazası, savaş, sınırdaki dram derken başımıza koronavirüs belası geldi. Bir felaketi hazmetmeye zaman bulamadan diğeri karşımıza dikildi.
Ancak bir felaket, diğeri konusunda bizi duyarsız kılmamalı. Günlerdir Yunanistan sınırındaki göçmenlerin akıbetiyle ilgili gazetelerde, televizyonlarda en küçük bir haber göremiyorum. Oysa 20 gün önce her televizyonun, gazetenin orada bir muhabiri vardı. Büyük insanlık dramı an be an canlı yayınlarla bize ulaştırılıyordu. Peki gözüne gaz sıkılan, çoluk çocuk mermilerle vurulan, dayak atılıp, çırılçıplak suya atılan o insanlar ne oldu, bileniniz var mı? Yunanistan sınırlarını mı açtı, yoksa gerisin geriye Türkiye'ye mi döndüler? Döndülerse karantinaya alındılar mı? Halleri nicedir, haberiniz var mı?
Zap'tiye
Eğitim uzaktan, iş toplantıları uzaktan, selamlaşma uzaktan... Bir tek bizim köşe Yakından! Kıymetini bilin derim...
Şeref kürsüsü
Başında bulunduğu AHBAP vakfının kasasındaki 1 milyon 900 bin lirayı, koronavirüsten ekonomik olarak etkilenen 2 bin aileye dağıtma kararı alan Haluk Levent ile kriz döneminde dara düşen 50 ailenin üç aylık ihtiyacını karşılama kararı alan Can Yaman ve iki otelini sağlık çalışanlarına ücretsiz açan Koç Grubu alkışı hak etti.
Ne demiş?
"Buraya gelmek ve sizi görmek çok güzeldi. Sizden etkilenmedim de değil hani..." (Milyoner yarışmacısı genç kızın stüdyodan ayrılmadan önce sunucu Kenan İmirzalıoğlu'nu mahcup eden komplimanı)