"Bir musibet, bin nasihatten iyidir" diye boşuna söylememiş atalarımız. Belki size biraz Polyannacılık gibi gelecek ama dünyayı tir tir titreten, acılara, ölümlere yol açan koronavirüs salgınının 'iyi taraflarını' yazıp biraz olsun moralleri düzeltmeye karar verdim.
Öncelikle sağ eli, kalbin üzerine koyup hafifçe öne eğilerek verilen 'Gönül Selamı'nı gönülden destekliyor, bunu uygulamaya sokan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı tebrik ediyorum. Bu sayede beni her daim rahatsız eden o vıcık vıcık, bol tükürüklü, hele erkek erkeğe olduğunda hiç de yakışık almayan, öpüşmeli, sarılmalı, kafa tokuşturmalı, hatta bazen kafa kola almalı garip selamlaşma yöntemlerinden kurtulduğumuza çok seviniyorum. Atv'nin dizisi Kuruluş Osman'da sıkça izlediğim bin yıllık 'gönül selamını' neden terk edip öpüşmeye başladığımıza ise doğrusu hiç anlam veremiyorum.
Koronavirüs, bizdeki fırsatçıları da deşifre etti. Fiyatlarına bir günde dört katı zam yapan dezenfekte, sabun, mendil, maske firmalarını bir yana not ettim. Bu virüs gelip geçecek ama emin olun onları 'delip' geçecek. Halkımızdan ricam, o vicdansızları unutmamaları. Bu sayede denetimlerini sıklaştırıp ceza miktarlarını artıran Ticaret Bakanlığı'nın sahadaki uygulamalarının salgın sonrasında da devam etmesi ise en büyük umudum. Umarım her krizin 'fırsat' anlamına gelmediğini anlarız.
Koronavirüsün en olumlu etkilerinden biri de insanların ihmal ettikleri 'hijyen' konusunu yeniden hatırlamaları. Salgınla birlikte gördük ki, insanımızın yüzde 80'i el yıkamasını bilmiyor ya da ihmal ediyor. Koca sağlık bakanımızın canlı yayında insanlara nasıl el yıkanacağını gösterdiği an medeniyetimiz adına biraz utanmıştım ama anladım ki son derece gerekliymiş.
Kolonyanın intikamı
Ne zamandır unutulmuştu kolonya. Oysa benim zamanımda eve gelen misafire önce kolonya tutulurdu, sonra çikolata. Sırf sonradan gelecek çikolatanın hatırına, başımdan aşağı boca edilen limon kolonyasının gözlerimi yakan acısına katlanırdım. Sonra terk edildi kolonya. Hatta 'köhne bir şarklı alışkanlığı' denilip, ötelendi, aşağılandı.
Berber amcanın tıraştan sonra ikram ettiği kolonyayı bile geri çevirdik, parfümümüzün kokusu bozulmasın diye. Dakika başı kendiliğinden fıslayan otomatik oda kokusunun karşısında boynu büküldü kolonya şişesinin...
Ama şimdi ne oldu? Litresine yüzde 400 zam gelen kolonyadan bir şişe alabilmek için kuyruk olduk dükkanların önünde... Korona ile kolonya kol kola girmiş, insanlardan intikam almakta...
MAÇLAR ŞİFRESİZ YAYINLANSIN
Tüm dünyada spor karşılaşmaları önlem nedeniyle seyircisiz oynanmaya başlandı. Bundan bizim Süper Lig de nasibini aldı. Bu durum Nisan ayı sonuna kadar böyle devam edecek.
Buradan sonra sözüm yayıncı kuruluş BeIN Sports'a: Bunca yıldır bu milletin futbol sevdasıyla kesenizi doldurdunuz. Şimdi azıcık 'vefa borcunu ödeme' zamanıdır. Açın ekranlarınızı tüm sporseverlere, maçları bir süreliğine şifresiz yayınlayın. Merak etmeyin, açlıktan ölmezsiniz. Hatta tam tersi, bu necip millet, yaptığınız jestin karşılığını bir sonraki sezonda size daha çok abone olarak fazlasıyla ödeyecektir. Ayrıca bu jest sayesinde milleti havasız kahvehanelerde tıkış tıkış maç izleyerek, virüse davetiye çıkarmaktan da kurtarmış olacaksınız.
Bu arada Almanya ve Portekiz'de yayıncı kuruluşlar lig maçlarını şifresiz yayınlamaya başladılar. BeIN Sports'çular belki utanırlar diye yazıyorum.
Gaf kürsüsü
Beşiktaşlı Lens, "Türkiye'ye geldiğimden beri Galatasaray deplasmanında galibiyet göremedim" dedi. Oysa daha önce Fenerbahçe forması giyerken Türk Telekom Stadyumu'nda 2017 yılında Galatasaray'a karşı forma giymiş ve sarı-lacivertliler karşılaşmayı Josef'in golüyle 1-0 kazanmıştı.
Zap'tiye
2020 mönüsünde deprem, savaş ve salgından sonra şimdi de çekirge istilası ve göktaşı tehlikesi kapıda. Yıllar da saatler gibi bir yıl ileri alınamaz mı acaba?
Ne demiş?
Serenay Sarıkaya, Cem Yılmaz ile ilişkisini eleştirenlere İngilizce mesaj yazılı tişörtüyle cevap verdi: "Yaktığım köprüler yolumu aydınlatsın."