Bu toz duman arasında 'şahane haber' gümbürtüye gitti. Ünlü oyuncak markası Barbie, Türkiye'den rol model olarak engelli milli yüzücümüz Sümeyye Boyacı'yı seçti. Yakında Sümeyye'nin oyuncağı vitrinleri süsleyip, miniklerin odalarına konuk olacak.
Barbie, bu kampanyayı kendi potansiyelinin farkında olmayan kız çocuklarının 'hayali duvarlarını' ortadan kaldırmak için başlatmış. Bu amaçla çeşitli ülkelerden rol modeller seçmiş. Bu yıl Türkiye'den Sümeyye Boyacı'nın yanı sıra İngiltere'den tarihin en hızlı İngiliz kadın koşucusu Dina Asher-Smith, Fransa'dan Fransa Milli Futbol Takımı Kaptanı Amandine Henry, Portekiz'den Avrupa Gençler Sörf Şampiyonu Teresa Bonvalot, İsrail'den profesyonel sörfçü Anat Lelior, Ukrayna'dan 5 kez Eskrim Dünya Şampiyonu Olga Kharlan ve Litvanya'dan Yüksek Atlama Avrupa Şampiyonu Airine Palšyte, rol model seçilen başarılı kadınlar oldu.
Bu girişimi destekliyorum. Bugüne kadar çocukların oyuncak raflarına hep fiziksel açıdan 'kusursuz kahramanlar' konuk oluyordu. Sümeyye kızımız gibi yüreği ve azmi her türlü eksikliğini perdeleyen gerçek bir kahramanın minikler tarafından örnek alınması son derece olumlu. Ayrıca, engellilerin sosyal hayata entegre olması, kabul görmesi adına çocuk yaşta bilinç oluşturulmasını da önemsiyorum. İlk işim, bu bebeklerden bir tane edinip "Balıkların da kolları yok ama yüzüyorlar" diyerek yola çıkan Sümeyye'nin neleri alt edip, neleri başardığını minik kızıma anlatmak olacak.
Minikleri bültenlerden uzak tutun
Atv'nin hafta sonu kahvaltı haberlerini izleyenler bilirler. İzleyiciler çocuklarıyla birlikte çektirdikleri fotoğrafları gönderir, sunucu İbrahim Sadri de o fotoğrafları canlı yayında izleyenlerle paylaşır.
Geçen cumartesi de bir baba, Maya adındaki 2-3 yaşlarında kızıyla bülteni izlerken çekilmiş fotoğrafını gönderdi. İbrahim Sadri de "Allah kızınızın daha iyi günlerini de göstersin size inşallah" diyerek, iyi dileklerini sundu. Benim takıldığım nokta ise o kızın haber bültenlerini izlerken maruz kalacağı travma.
Malum, savaşın, ölümün, şiddetin, felaketin kol gezdiği bültenler, bırakın savunmasız çocukları, korunaklı büyükler için bile başlı başına bir psikolojik yıkım nedeni.
Naçizane tavsiyem; sunucusu sizden iki kelime ile söz edecek diye çocuklarınızı bu işkenceye maruz bırakmamanız.
Çocuklara bu yapılır mı?
Perşembe günü saat 10.32'de History Channel'da tiryakiliğim olan Amerikan Koleksiyoncuları belgeselini izlerken, araya dijital platformlarda yayınlanan True Monsters (Gerçek Canavarlar) adlı korku dizisinin tanıtımı girdi. Koskoca adam halimle irkildim, ürperdim, resmen korktum. Sonra da dua ettim, iyi ki bizim minik Ela yanımda değil diye. Çünkü birlikte belgesel izlemek en büyük keyfimizdir. Bir anda karşımıza çıkan o iğrenç suratlı, dehşet verici canavarları ona nasıl izah ederdim, bilmiyorum.
Belgesel kanallarını yönetenlerden ricamdır: Lütfen çoluk çocuğun ekran başında olacağı saatlerde belgesel yayıncılığıyla ilgisi olmayan saçma sapan dizi, film ve program tanıtımlarını ekrana getirmeyin. Belgesel izlemek için ekran başında çocukların da bulunabileceğini bir an olsun aklınızdan çıkarmayın.
Şeref kürsüsü
ATM'nin yanlışlıkla fazladan verdiği 300 lirayı hemen şubeye girip teslim eden Murat Maden kardeşimizi 'helal ile haramı' hepimize yeniden hatırlattığı için ayakta alkışlıyorum.
Zap'tiye
Koronavirüs ile boğuşan İran'da insanların evden çıkmaması için devlet herkese 100 megabayt internet hediye etmiş. Acaba bir süreliğine tüm dünyada sağlık bakanlıkları, haberleşme bakanlıklarına mı bağlansa?
Ne demiş?
"Bütün çiçekleri kopartsanız da baharın gelişini önleyemezsiniz. Yani korkunun ecele faydası yok gibi bir şey. Kadınlar artık daha eşit bir dünya kurmaya kararlı." (Polisin Taksim'de 8 Mart gösterisi yapan kadınlara müdahale etmesi haberinin ardından Show Ana Haber sunucusu Ece Üner'in yorumu)