Perşembe akşamı uyumadan önce eşim dedi ki, "Ateşkese nasıl sevindim bilemezsin. Sanki üzerimden tonlarca yük kalktı. Bu gece çok daha rahat uyuyacağım. Çünkü bu gece İdlib'de çocukların üzerine bomba yağmayacak, bölgede görev yapan askerlerimizin analarının yüreği pır pır etmeyecek..."
Öyle haklıydı ki... Bizler, ülkemizin bekası söz konusu olduğunda kabus gibi düşmanın üzerine çökeceğimizi dünya âleme gösterdik. Ama masa başında hakkımızı koruyup barış ve adaleti dakika kaybetmeden getirmesini de bildik. Çünkü Atatürk'ün dediği gibi, savaş eğer vatan uğruna yapılmıyorsa, cinayetlerin en büyüğüdür.
Herkese iyice bellettik ki; bu yüce millet, savaşmayı bildiği kadar, barışmayı da bilecek kudret ve erdeme sahiptir.
Bilirim ki gerçek vatanseverlerin hiçbiri, ülkesi ve ülküsü adına toprağa düşmekten çekinmez, gocunmaz. Ama Moskova'da varılan ateşkes eğer bir tek Mehmet'in hayatını kurtarmış, bir tek ananın bile gözyaşı dökmesine engel olmuşsa, tıpkı sahada olduğu gibi masadakinin de adı 'Zafer'dir.
Gelin görün ki, Mehmetçik İdlib'de ülkesi için kahramanca savaşırken Meclis kürsülerinde, basın toplantılarında 'Barış havarisi' kesilenler şimdi yeni kanların dökülmesinin önüne geçen mutabakatı 'Geri adım' olarak niteleme ikiyüzlülüğüne giriştiler. Size yaranmanın imkanı yok. Çünkü ne savaşa yetecek yüreğiniz, ne barışı kucaklayacak vicdanınız var...
Medeniyetiniz batsın!
Yunanistan sınırından günlerdir canlı bağlantılarla göçmen dramını nakleden atv muhabiri Tahir İnan, hafta sonu müthiş bir haberin altına imza attı.
Görüştüğü İranlı göçmen Rami, göğsündeki haçlı kolyeyi göstererek, "Ben 5 kez Yunanistan'a geçtim. Her seferinde beni dövüp, işkence edip, eşyalarımı alarak geri gönderdiler. Baktım ki Hristiyanlara bir şey yapmıyorlar. Ben de bu haçı takıp bir kez daha deneyeceğim. Elhamdülillah Müslümanım ama artık başka çarem kalmadı" dedi.
Şu çaresizliğe bakar mısınız? Yunan'ın zulmünden kurtulmak için insanların hayatları başta olmak üzere nelerden geçtiklerini görüyor musunuz? Yıllardır bizi kabul etmeyen Avrupa Birliği'nin nasıl bir 'haçlı zihniyeti' taşıdığından hâlâ şüphe duyuyor musunuz?
Dilim varmıyor ama neredeyse bütün bu olup bitenler için "İyi oldu" diyesim var. Çünkü her fırsatta bize insanlık ve medeniyet dersi veren Avrupa'nın gerçek yüzü, Batı sınırlarımızda ortaya çıktı. Terör örgütlerinin hamisi, PKK'yı evlat gibi bağrına basan İsveç temsilcileri Pazarkule'ye gelip sınırdan geçmeye çalışan mültecilerin eline bir bildiri tutuşturdular. Ne yazıyordu o kağıt parçasının üzerinde? "Sakın İsveç'e gelmeyin. Bizde yer yok. Size barınma ve beslenme konusunda yardımcı olamayız. Bunun için çok üzgünüz..."
Söyleyecek sadece iki kelimem kaldı: Medeniyetiniz batsın!
Cinayete 'geçiş' serbest!
Kağıthane'de adeta ölüm kusan kıskanç kocanın haberi hafta sonu neredeyse tüm bültenlerdeydi. Önce komşusu mobilyacıyı 5 kurşunla öldürmüş, daha sonra evine giderek karısını ve kızını ağır yaralamıştı. Öfkeli kocanın, genç mobilyacıya kurşun yağdırması, 'sansürsüz' olarak defalarca ekrana taşındı.
Biliyorsunuz, bu sütunlarda kaç kez yazmama rağmen, haber bültenleri, RTÜK'ün 'Genel İzleyici' logosuyla yayınlanıyor. Yani çocukların zihinsel ve ruhsal gelişimine herhangi bir zararı olmadığına inanılıyor!
Sigaraya, içki kadehine buzlama... Otomobillerin logosuna siyah bant... Göğüs dekoltesine sınırlama... Ama cinayetin en kan dondurucu olanına geçiş serbest. Aklımızı seveyim...
Gaf kürsüsü
Survivor yarışmacısı Evrim, daha önce kendisini 'hantal' olarak niteleyen rakip takımdaki Sercan'a oyunu kazandıktan sonra göndermede bulundu: "Bugün hantalların günüymüş. Yarın da hem kel, hem fodulların günü olur."
Zap'tiye
Dört yanımız koronavirüsle çevriliyken, mikrop bir tek bizim ülkemize girmedi. Bizdeki 'mikroplarla' baş edemeyeceğini düşünüp ürkmüş olmalı!
Ne demiş?
"Eyy bu pazar günü ful makyaj, eşofmanlarla evde, kafede vs. eline yapışık telefondan 8 Mart Kadınlar Günü mesajlarını okuyan kadın; şu an mutfağında çalışan, sana servis yapan 'çalışan' kadının 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü'nü kutla." (Özcan Deniz'in sosyal medya mesajı)