Müthişti... Tek kelime ile müthiş... atv'nin Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde Hızır Reis ile Tufan'ın yüzleşme sahnesi salı gecesine damgasını vurdu.
Geçen haftaki bölüm büyük bir dramla noktalanmıştı. Hızır Reis ve ekibi, kendilerine ihanet eden Tufan'ın iş yerini basmış, Tufan'ın yaşındaki oğlu Orhan, babasının silahından çıkan kurşunlarla hayatını kaybetmişti. Hızır ise o an için Tufan'ı öldürmekten vazgeçmiş, hesabı sonraya bırakmıştı. Çünkü bir babanın kendi oğlunu öldürmesinden daha büyük bir ceza olamazdı.
Bu haftaki bölüm, Hızır ile Tufan'ın emniyet müdürlüğünde yüzleştikleri sahne ile açıldı.
Hızır'ı canlandıran Oktay Kaynarca ile Tufan'ı oynayan Hüseyin Avni Danyal, kolay unutulmayacak bir performans sergilediler. Bir yanda oğlunun ölümünden sorumlu tuttuğu hasmına karşı intikam ateşiyle yanan bir baba yüreği, diğer yanda liderler masasının kesin kuralları yüzünden ihaneti ölümle cezalandırmaya mecbur olan Reis'in çaresizliği. İki deneyimli oyuncu, bu kritik diyalog sahnesindeki duyguyu, gerilimi, çatışmayı öyle müthiş bir vücut dili, jest ve mimiklerle seyirciye geçirdiler ki, izleyenler adeta ekran başına çivilendiler.
Oktay Kaynarca, zaten bu köşenin övgü şampiyonlarından. Hüseyin Avni Danyal ise büründüğü her rol ile köşemizden alkış alan isimlerden. Ancak bu kez Eşkıya'daki 'Tufan' karakterini özellikle son birkaç hafta içinde öyle bir besleyip büyüttü ki, eğer Hızır'ın hışmına uğrayıp ölürse, bıraktığı boşluk kolay kolay dolmayacak.
Hekimoğlu pek inandırmıyor
FOX'taki Mucize Doktor'dan cesaret alan Kanal D'ciler, benzer bir doktor dizisiyle reyting yarışına dahil oldular. Hekimoğlu da tıpkı Mucize Doktor'daki Ali Vefa gibi engelli. Yıllar önce yapılan yanlış tedavi yüzünden bir ayağı aksıyor. Bu nedenle o da Ali Vefa gibi hastalarıyla iletişim kurmakta zorlanıyor. Hekimoğlu'nda da tıpkı Mucize Doktor'da olduğu gibi ona kol kanat geren bir dost, hastane sahibi güzel bir kadın ile 'çaylak' doktor adayları var.
Gelin görün ki bir yabancı diziyi 'Türkçeleştirmek' yetmiyor. Mutlaka 'Türkiyelileştirmek' gerekiyor.
Hekimoğlu'nun bu konuda sorunları var gibi. Nitekim sosyal medyadaki bazı yorumlar bu durumu ortaya koyuyor. Örneğin bazı izleyiciler, genç doktor adaylarının hocalarına karşı zaman zaman saygısızlık boyutuna varan eleştiri ve tavırlarını yadırgamış. Bence de gerçek hayatta hiçbir hocaya, öğrencileri bu kadar pervasız davranmaz. Ayrıca "Bu öğretmen niye durduk yerde kriz geçiriyor?" diye onun okulunda ve evinde gizlice araştırma yapan doktora ben Türkiye'de rastlamadım. Bu nedenle "Timuçin Esen ile Okan Yalabık'a yazık olmuş" diyenlerin sayısı bir hayli fazla.
Bu arada hasta ve engelli iki başarılı doktor karakterinin aynı anda ekranlarda boy gösteriyor olması ilk bakışta engelliler adına pozitif bir ayrımcılık gibi dursa da, sanki başarılı bir doktor olmak için ille de engelli olmak gerekiyormuş gibi tuhaf bir çıkarıma sebep oluyor.
Yamaç mı, Azrail mi?
Çukur dizisinde Yamaç'ın giderek akli dengesini yitirdiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Nasıl yitirmesin ki? Dizideki neredeyse tüm karakterler onun kucağında son nefesini veriyor.
Yamaç önce sevgilisini hastaneye yetiştiremedi. Sonra vurulan babası son nefesini
Yamaç'ın kollarında verdi. Son bölümde ise kardeşi gibi sevdiği dostlarından Kemal, onu korumak için kendini kurşunların önüne atınca bizimkinin kolları arasına yığılıverdi ve kurtarılamadı. Yamaç'ın kapişonunu başına çektiği sahnelerde birde eline tırpan verseler tam olacak...
Gaf kürsüsü
İsviçre Montrö'deki yılbaşı etkinliklerini bir Twitter kullanıcısının, "Ankara Gölbaşı... Teşekkürler Mansur Yavaş" yazarak paylaştığı görüntüye balıklama atlayıp "Bazen küçücük bir şey hayatın büyüsünü hatırlatır" diye yorum yapan Pelin Batu, sosyal medyanın diline düştü.
Zap'tiye
Vitrindeki fiyatları değil, 'insanın değerini' ucuzlatan bir indirim var: Mahkemelerdeki 'Tahrik' ve 'İyi hal' indirimi.
Ne demiş?
"Suriye'de ölen çocuklardan kan yerine petrol aksaydı, dünya anında müdahale ederdi." Cenevre Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın seslendirdiği Halep'teki bir duvar yazısı)