Son dönemde gözlerimi atv ve a Haber'in bültenlerinden ayıramaz oldum. Çünkü içlerinde 'özel haber' buluyorum, 'insan hikayeleri' izliyorum. Ajansların servis ettiği haberler yüzünden iyice benzeşen bültenlerin yanında atv ve a Haber adeta çölde vaha gibi. Siyasetin 'o ne demiş, bu ne demiş' yozluğunda, 'insanı' unutan haberciliğe yeni bir soluk getiren Abdulhalik Çimen ve ekibine bu çabaları için içtenlikle teşekkür ediyorum.
Son birkaç gün içinde atv ve a Haber'in bültenlerinde sayısız 'insan hikayesi' izledim. Hepsi de 'özel' başlığıyla yayınlandı. Kağıthane'de kağıt toplayıp ailesine bakan bir Roman çocuğunu izledim mesela. "Gün geldi açlıktan bayıldım, beni hastaneye kaldırdılar" diyordu. Ertesi gün atv Haber yeniden o çocuk ile ailesinin yaşadığı yıkık dökük evdeydi. Ama bu kez ellerinde yardım paketleri bulunan Kızılay görevlileri ile beraber.
Başka bir gün Darülaceze'de yaşayan bir yaşlı amcanın filmlere konu olacak aşk hikayesine tanıklık ettim. Ertesi gün kuklacı Adem Usta'yı tanıdım. Anadolu kentlerinde, unutulmaya yüz tutmuş Karagöz- Hacivat ve kuklacı gösterileri yapıyordu. Ama ne aşkla...
Pazar günkü bültende ise İstanbul'un sokaklarında yatan evsizlere 25 yıldır battaniye, yatak ve yağmurluk dağıtan Deliler ve Veliler Derneği ile tanıştım. Kurucusu Ali Denizer, yıllarca Aşiyan'da kendine yuva olan bir mezarın içinde yatmış. Tek kelime ile harika bir haberdi. Geleceği çok parlak genç muhabir Altay Altun'u da bu haber sayesinde tanıdım.
Pazartesi sıra Sinan Bilgiç adlı gence gelmişti. 'Türkiye'nin duyma engelli ilk işaret dili tercümanı' olarak mezun olmak üzereydi. İşaret diliyle dedi ki, "Hayalleriniz varsa, engel tanımadan mutlaka peşinden gidin..."
Bir de atv'nin Hafta Sonu Kahvaltı Haberleri'nde birkaç hafta önce start alan ve kentin kadim semtlerini tanıtan Yaşayan İstanbul serisinin tutkunu oldum. Muhabir Tahir İnan ve kameraman Tufan Güzelgün sanki semtleri tanıtmıyorlar da ekrana nakış işliyorlardı. Balat'ı, Fatih'i, Kuzguncuk'u, Çengelköy'ü anlatırken eski mahalle kültürüne öyle naif vurgular yapılıyordu ki... Son hafta sıra Samatya'ya geldi. Babamın annemle tanışıp sevdalandığı yere... Tezgahtaki portakalda vitamin olduğum mahalleye...
Teşekkürler dostlarım. Şu kurak haber ikliminde içimi ferahlatacak bir esintiye sebep olduğunuz için...
Yaşasın Yozgat zabıtası!
Atv Kahvaltı Haberleri'ndeki İbrahim Sadri'nin Seçtikleri köşesinin tutkunu oldum. Bu hafta beni en çok etkileyen haber Yozgat'tan geliyordu. Denetim yapan zabıtaları gören simitçi çocuk apar topar tezgahını toplayıp kaçmaya çalışmış. Zabıtalar yetişmiş. İşte bundan sonrası tam bir ters köşe. Zabıtalar "Senin dükkanın bizde ruhsatı var, kaçmana gerek yok" deyip bir de çocuktan alışveriş yapmışlar.
Helal olsun Yozgat Zabıtası'na... Bize böyle 'vicdanlı' görevliler lazım...
Yerli malı haftası
Süper Lig'in puan cetveline bakıp kendime soruyorum: Acaba Sivasspor'un teknik direktörü Rıza Çalımbay Beşiktaş'ın, Büyükşehir Belediye'nin hocası Okan Buruk Galatasaray'ın, Alanyaspor'un başındaki Erol Bulut Fenerbahçe'nin teknik direktörü olsaydı, durum ne olurdu?
Bu arada yerli malı haftasındayız. Bir zamanlar ligde yerli hoca parmakla gösterilirdi. Şimdilerde neredeyse tüm takımlar yerli teknik direktörlere emanet. Gelin görün ki, yönettikleri futbolcuların neredeyse hepsi yabancı. Hem ülkemize, hem de futbola...
Gaf kürsüsü
Atv muhabiri Işıl Açıkel, İstanbul'a konuk olan kendi memleketi Elazığ'ın özel lezzetlerini tanıtıyordu. Ancak ekrana ne yazık ki 'Gakkoşlar İstanbul'da' yerine 'Gagkoşlar İstanbul'da' yazıldı.
Zap'tiye
Konyaspor Teknik Direktörü Aykut Kocaman kente konuk olan MasterChef yarışmasında tadım yaptı. Alınmayın ama Aykut Hocam, biz yıllardır oynattığınız futboldan hep 'saman' tadı alıyoruz.
Ne demiş?
"Şu Işıl Açıkel'in yüzündeki tebessüme bakar mısınız? Zaten hangi kadını hangi sebeple mücevherlerin ortasına koysanız, gülümser." (İbrahim Sadri, mücevher fuarından canlı bağlantı yapmaya hazırlanan atv muhabirini anons ederken) (Muhabirin ismine atfen ekrana bindirilen 'Işıl ışıl mücevherler indirimde' başlığı da manidardı)