Fox ile tv8'in format savaşı adeta boks maçlarındaki raundlar halinde devam ediyor. Önce Acun Ilıcalı, Günaydın'a yaptığı açıklama ile gündemi sarsmış, kendi kanalındaki Yemekteyiz programını taklit ederek Zuhal Topal'la Sofrada adıyla ekrana dayayan Fox'u hırsızlıkla suçlamış, uzlaşma için kendilerine para teklif edildiğini ancak kabul etmediklerini söylemişti. Uzun süre sessiz kalan Fox yönetimi, geçen hafta ilk kez kendi ekranından bir açıklama yayınlayarak iki programın format haklarının farklı şirketlerde bulunduğunu, Acun Ilıcalı'nın görüşlerini dayandırdığı bilirkişinin ise ilgili üniversitede görev yapmadığını iddia etmişti. Ilıcalı bunun üzerine yeni bir açıklama yapıp Fox'un tüm iddialarını çürüttü ve "Sofrada programının, Yemekteyiz'in bir taklidi olup olmadığını seyircinin takdirine bırakıyorum" dedi.
Her iki programı da yıllardır ekranda izleyip üzerlerine yorumlar kaleme alıyorum.
Bundan dolayı 'bilirkişi' sayılır mıyım bilmem. Ama sıradan bir televizyon izleyicisi olsam bile ortada açık bir intihal ya da taklitçilik olduğunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim:
1- Her iki programda da sunucu, yarışmacıların evlerine konuk oluyor.
2- Her iki programda da yarışmacılar bir menü açıklayıp belirli bir sürede marketten alışveriş yapıyorlar.
3- Her iki programda da 'dış ses' yarışmacılara ve seyircilere rehberlik ediyor.
4- Her iki programda da masa düzeni, hatta kamera açıları bile aynı.
5- Her iki programda da cuma günleri final yapılıyor ve puanlama sonucu haftanın kazananı belli oluyor.
Bu konudaki görüşüm net: Bu mızrak, bu çuvala sığmıyor!..
Müge Anlı'daki büyük muamma
Müge Anlı'nın bu kez işi çok zordu. Çünkü karşısındaki Zeynep Ergül adlı kadın tam bir sır küpüydü. Aslında programa kayıp kızını bulmak için gelmişti. Ama Müge sordukça, adeta Pandora'nın Kutusu açıldı ve ortaya türlü kötülük saçıldı. Ergül'ün anlattıkları içinde cinayet ve yaralama olayları, uyuşturucu ticaretine karışma, kendine engelli süsü vererek devletten haksız yardım alma gibi türlü olay vardı. Ancak Ergül tüm iddiaları reddediyor, bir türlü açık vermiyordu. Nihayet evinden görme engellilerin kullandığı bir beyaz baston da çıktı. Ergül, bunun evde ne aradığını soran Müge Anlı'ya "Benim birkaç görme engelli arkadaşım var. Onlardan biri unuttu" deyince, Müge artık dayanamadı: "Görme engelli arkadaşın eve bastonla geldi ama birden gözleri açılıp kendi evine bastonsuz döndü, öyle mi?" deyiverdi. O sırada Ergül'ün evinin kapısı çalındı. Gelen jandarma ekibiydi. Ergül'ün programda anlattıklarını ihbar kabul edip ifadesine başvurmak istemişlerdi. Şimdi tüm Türkiye gibi ben de merak ediyorum. Zeynep Ergül, iddia ettiği gibi saf ve cahil bir kadın mı, yoksa şeytana pabucunu ters giydirecek zekaya sahip, Oscar'lık bir oyuncu mu...
Yapraktan parti amblemi olur mu?
Ahmet Davutoğlu'nun kurucusu olduğu Gelecek Partisi'nin amblemi yaprağı görünce şaşırdım. Ne yalan söyleyeyim, ben bir parti kuracak olsam amblem olarak seçeceğim en son obje yaprak olurdu. Neden mi? Anlatayım: Yaprak, bana öncelikle 'yoksulluk ve yoksunluk' hissiyatı verir. Adem ile Havva tasvirlerinde çıplak bedenlerin edep yerlerinin örtüldüğü nesnedir yaprak. Hani sanki 'Gelecek'te sizi yoksulluk bekliyor' der gibi... Bir de yaprak, vakti geldiğinde sararır, solar ve rüzgarın önünde savrulup durur. Çoğunlukla istikrarın değil, rüzgara göre yön değiştirip sürüklenmenin ifadesidir. Ve son olarak yapraktan 'yalancı dolma' yapılır!
Gaf kürsüsü
Acun Ilıcalı'nın eski eşi Şeyma Subaşı, kendi Youtube kanalında yaptığı açıklamada "Ünlü ve evli bir adamdan hamile kalınca ben de ünlü oldum" deyince büyük tepki topladı. Takipçileri "Bunu kendisine yakıştırması ne acı" diyerek Subaşı'nı eleştirdi.
Zap'tiye
Adana'da 17 kişilik minibüse 34 öğrenciyi sığdıran servis şoförünü Nobel Fizik Ödülü'ne aday gösteriyorum.
Ne demiş?
O Ses Türkiye yarışmacısı, sahnenin görkemini ilginç bir benzetmeyle ifade etti: "Bu kadar kalabalığı en son metrobüste görmüştüm."