Bence bayram haberlerinin en inanılmaz ve 'ibret verici' görüntüsüydü. İstanbul'da belediyenin onca kurban kesim alanı varken, bir vatandaş mahallesindeki yüksek gerilim hattının demirlerine astığı kurbanın derisini yüzüyordu.
Muhabir hayretler içinde sordu: "Bu çok tehlikeli ve çirkin bir manzara değil mi? Neden kurban kesim alanında yapmıyorsunuz bu işi?" Adam yanıt verdi: "Ben yurt dışında yaşıyorum. Bilmiyorum o özel alanları..." Hayretle gözlemliyorum ki 'yurt dışında yaşıyor olmak' son zamanlarda her türlü kanunsuzluğun mazereti olarak kullanılmaya başlandı.
Kanuna, nizama uygun hareket eden gurbetçi vatandaşlarımızı tenzih ederek söylüyorum: Ne yazık ki bazıları Türkiye sınırını geçer geçmez, adeta kimlik, kişilik değiştiriyor. (Yoksa aslına mı dönüyor demeli?) Trafik kurallarına uymuyor, çevre hassasiyetini bir kenara bırakıyor, görüntü ve ses kirliliği ile ilgili kanunlara aldırmıyor, en basit kurallara bile uymaktan kaçınıyor. Nedeni belli, "Nasıl olsa burada denetleyen, ceza kesen yok. Kesilen cezalar ise devede kulak" diyorlar. Sıkı mı Almanya'da, Belçika'da, Hollanda'da yüksek gerilim direğine kurban asıp yüzmek?
Bırakın dibinde kurban kesmeyi, herhangi bir enerji hattına izinsiz yaklaşmak bile ağır suç.
Gurbet zordur, bilirim. Ama sılayı da hor görmeyelim, ne olur...