İnsan, dizilerde karşısına çıkan olayları görünce empati yapmadan duramıyor. Sonra da "İyi ki o durumda kalan ben değilim" diyerek haline şükrediyor. Belki de ülke olarak tüm geceyi ekran karşısında dizi izleyerek geçirmemizin en önemli sebebi budur.
Atv'nin iki sezondur büyük bir ilgiyle izlenen dizisi Sen Anlat Karadeniz'de Tahir ve karısı Nefes, tam kötülükler prensi Vedat'tan kurtulduk derken, kendilerini bir kez daha kabus dolu günlerin içinde buldular.
Vedat, hayatını kaybetmeden önce bir video çekmiş, Tahir'e verdiği mesajda Nefes'e bir hastalık bulaştırdığını, eğer hamile kalırsa evladı ile birlikte öleceğini söylemişti.
Tahir, henüz durumdan karısını haberdar etmiş değil.
Söylese bir türlü, söylemese bir türlü. Eğer bu, Vedat'ın sırf onları huzursuz etmek için uydurduğu bir yalan ise hamile karısını boşu boşuna tedirgin edecek, belki de sağlığını bozup bebeğini yitirmesine sebep olacak. Söylemese, bu kadar hayati bir gerçeği karısından gizlediği için belki de bir ömür vicdan azabı duyacak.
Tahir'in önündeki yol ikiye ayrılmış durumda. Ya Allah'a sığınıp bu amansız hastalıkla sonuna kadar mücadele ederek hem karısının, hem de doğacak evladının kurtulması için savaşacak ya da evladını kaybetmek uğruna karısının hayatını kurtarmak için kürtaj seçeneğini tercih edecek. Seyirci ise bu zorlu sürece ekran başında tanık olurken, aynı duayı mırıldanacak:
'Allah kimseyi, sevdikleri arasında tercih yapması gereken böylesine zorlu bir sınava tabi tutmasın...'