Türkiye'nin en iyi haber sitesi
YÜKSEL AYTUĞ

Muhabetten müebbete

Eskiden mesleğim gereği günde 15 saat televizyon izlemek zorunda kaldığım için hayıflanır, kendimi televizyon sehpasına prangalanmış hissederdim. Şimdi etrafıma bakıp biraz rahatlıyorum. Çünkü artık neredeyse herkes müebbet...
Boğaz manzaralı şahane kafede herkes cep telefonlarının ekranına gömülmüş, muhabbet filan hak getire, ortalıkta çıt çıkmıyor. Bırakın Boğaz'ın eşsiz manzarasını keyifle seyretmeyi, dümeni kilitlenen bir tanker gelip kafeye çarpsa kimse fark etmeyecek.
İki sevgili bankta oturmuş sözde romantizm yaşıyorlar. Nerede? Gözlerini bir an olsun ayırmadıkları ellerindeki cep telefonlarının ekranında...
Çocuğu oyun parkına getirmişler. Sözde koşup oynayacak, hava alacak. Nerdeee? Garibim bir köşeye oturmuş, elindeki tabletten bilgisayar oyunu oynuyor.
Televizyon, zaten çekirdek aileyi ayrı odalara dağıtmıştı. Derken her odadaki 'bilgisayarlar' aile bütünlüğünü hepten paramparça etti. Son olarak cep telefonları sayesinde hayatımızı sarmalayan sosyal medya, aile fertlerinin arasına bir kez daha görünmez dikenli teller ördü.
Artık bir aradaymış gibi görünen, fena halde yalnız insanlarız. Karşı komşuya bile Facebook'tan "Günaydın" diyoruz. Eskiden evde yapılan ne yemek varsa konu komşuya birer tabak götürülürdü. Şimdi fotoğrafını çekip Instagram'a koymayı 'paylaşmak' sanıyoruz. Sevgi göstermenin karşılığı, oradaki minik kalp kutucuğuna 'tıklamak' olmuş. Tene dokunmak 'out', dijitalden dürtmek 'in'...
Konuşmayı da dokunmayı da unutacağımızdan korkuyorum. Kürek mahkumlarından tek farkımız, ayağımızda pranga yerine elimizde telefon olması. Ne diyeyim, Allah kurtarsın!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA