Haberi izleyince gözlerimden süzülen iki damla yaşı sorguladım önce, 'Acaba yaşlanıyor muyum?' diye... Sonra sevindim, insan olduğum ve hâlâ insan kalabildiğim için.
Şanlıurfa'da zihinsel engelli genç Sait, bir hayırseverin hediye ettiği kırmızı ayakkabılar sayesinde 'mutluluğun resmini' çizmişti ekranlara. Önce inanamadı gözlerine.
Bağcıklarını bağlamaya kalkarken heyecandan eli ayağına dolandı. Sonra sevinç çığlıkları attı, bizim anlamadığımız bir lisanda...
Yüzündeki gülücük, ekrandan taşıp odama yayıldı. Her şey gülümsedi onunla. Tablodaki küskün mavi çiçek, asık suratlı perde, telefonumun çatık kaş gibi duran logosu...
Giydi ayakkabılarını Sait ve mutlulukla koştu, koştu, koştu...
Sonra yine sordum kendi kendime: 'Bir çift kırmızı ayakkabı bunca güzelleştirebiliyorsa dünyayı, bu kadar öfke, şiddet, hırs niye?' Sait'le çitiledim kirlenen ruhumu. Bir gece önceki haber bülteninde 1.5 yaşındaki bebeğini döverek katlettikten sonra "Canım istediği için öldürdüm" diyen anneyi de unuttum, alacak yüzünden işlediği cinayetin sebebini soran muhabire "Keyiften" diyen o cani adamı da...