Çok uzun bir süre sonra ilk kez televizyon seyrederken göz pınarlarımdan yaşlar süzüldü.
Cumartesi sabahı atv'nin sabah haberlerini izlerken, İbrahim Sadri bir görüntü getirdi ekrana.
Bir kediye, ölen sahibinin görüntüsünü haftalar sonra bir tabletten izletmişler. Karşısında sahibini gören sarman, önce ekrana kilitlendi; baktı, baktı, baktı... Sonra yavaşça boynu büküldü kederli kedinin. Yanağını ekrana dayadı. Sahibinin eski sıcaklığını bulabilmek için yüzünü o buz gibi ekrana sürtüp durdu.
Aklıma; ölen anasının, babasının, eşinin mezarını bir kez bile ziyaret etmeye üşenen hayırsızlar geldi. (Şehir mezarlıklarına bakın, üzerini ot bürümüş, taşları kaykılmış, yıllardır kimsenin uğramadığı belli olan pis ve bakımsız kabirler görecesiniz) İnsan kalbi, bir kedininkinden 10 kat daha büyükmüş.
Gerçekten öyle mi dersiniz?