Hepimizin içinde zaman zaman gaflet uykusuna dalan insanlığımızı dürterek değil de usul usul fısıldayarak uyandıran reklam kampanyalarını yazmaktan, yorumlamaktan büyük keyif alıyorum. Bunlardan sonuncusu, Türk Telekom'un gerçek bir olaydan esinlenerek hazırladığı yeni reklam filmi oldu.
Kanber Bozan, bir mahalle bakkalıydı. Bir gün bir çocuk, elinde 25 kuruşla gelip "Bununla top alabilir miyim?" dedi. Kanber Bakkal, "Olmaz" diye cevap verdi. Ertesi gün çocuk bu kez iki 25 kuruşla gelip "Peki bu kadar paraya olur mu?" diye sorunca bakkalımızın aklına harika bir fikir geldi. Dükkanında bulundurduğu birkaç kitabı çocuğa verip "Yarına kadar bunlardan birini okuyup bana özetini anlatırsan, topu alabilirsin" dedi. Çocuk ertesi gün elinde özet kağıdıyla çıkageldi ve çok istediği topa sahip oldu. Olay, mahallede kulaktan kulağa yayılınca, Kanber Bozan'ın mütevazı bakkal dükkanı çocukların akın ettiği bir semt kütüphanesine dönüşüverdi...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın vâdettiği 'millet kıraathaneleri' projesi şu sıralar muhalefet tarafından haksızca eleştiriliyor. Diyorlar ki, "Evinde kitap okumayan adam kahvehanede mi okuyacak?" Ama unuttukları bir şey var: Bu proje sayesinde her semtten bir tek kişi bile kitapsever haline gelse, bir delikanlı bile uyuşturucuyu bırakıp kendini kitap okumaya verse, sadece bir insanımız bile yüzünü bilime, edebiyata, sanata dönse 'kazanan' biz olmayacak mıyız?
Bazen karanlığın tek sebebi, kibrit yakmaya üşenenlerdir.