Cumartesi günü yine sevgili ustam Hıncal Uluç'un köşesine konuktum.
Önce takdir gördüm, sonra azar işittim. Şöyle yazmıştı Hıncal Ağabey:
'Sevgili Yüksel Aytuğ'un cuma sabahki köşesinde 'Candan' bir konser eleştirisi' başlıklı yazısını bulun, okuyun. Adeta bir ders, 'Bir eleştiri nasıl yapılır?' dersi. En sert eleştiriler nasıl yumuşak söylenir, nasıl mizahla süslenir dersi. Eline sağlık Yüksel.
Ama köşenin dibindeki 'Gaf Kürsüsü'ne katılmadım.
Fatih Portakal, üniversiteye dalıp dört meslektaşını vuran doçentin haberini verdikten sonra 'İşte bireysel silahlanmanın sonucu' demiş.
Yüksel de 'Mantık dışı yorum' diyerek, 'gaf' damgasını vurmuş.
İnternetten iki tıkla, ruhsat, muhsat da gerekmeden pompalı silah almanın mümkün olduğu ülkemizde, bu yorumu yapmak nasıl 'gaf' olur, Yüksel?" Ah be Hıncal ustam, klavyeye davranmadan önce keşke bizim Gaf Kürsüsü'nü daha dikkatlice okusaydın.
Ben orada üniversitedeki dört akademisyenin öldürüldüğü olayı değil, bir polis memurunun 'beylik' silahıyla okul basıp müdire ve yardımcısını vurduğu olayı anlatıyorum. Fatih Portakal'ın devlet tarafından verilen 'beylik' tabancası ile adam vuran polisle ilgili habere 'Bireysel silahlanmanın sonucu' demesini eleştiriyorum.
Ne dersin ustam? Bu hafta bizim kürsünün baş köşesini hak ettin mi, etmedin mi?