Osman Sınav yine yaptı yapacağını. Ülkenin en önemli meselelerinden biri haline gelen 'kadına şiddet' konusunu en çarpıcı, en sarsıcı, en etkili şekilde bir diziyle önümüze serdi. Sadece olayın fotoğrafını çekmekle kalmadı; direnen kadının, güçlü kadının her zaman kazanacağı mesajını tüm kadınların kulağına fısıldayarak umutlarımızı yeşertti.
Atv'de önceki akşam ilk bölümü yayınlanan 'Sen Anlat Karadeniz', iki saat boyunca solukları kesti. Parayla satıldığı bir adamın sistematik işkencesine maruz kalan 'Nefes'in Trabzonlu bir ailenin yanına sığınması, kendine kol kanat geren yiğit bir delikanlının desteğiyle orada güç kuvvet toplaması ve direniş savaşı başlatması hepimizi heyecanlandırdı.
Evet, kadına şiddet sahneleri yürek burkan, zor dayanılan cinstendi.
Ama pek çok evde daha azı mı yaşanıyor sanıyorsunuz?
Artık kadına şiddete dur demek için, daldığımız uykudan uyanma zamanı. Belli ki saatin alarmını duymuyoruz. Öyleyse Osman Sınav gibi birilerinin çıkıp bizi iyice 'dürtmesine' ihtiyaç var. 'Sen Anlat Karadeniz', bugünden itibaren artık sadece bir televizyon dizisi değildir. Ülkede kadına şiddete karşı başlatılan savaşın bayrak direğidir.
Dizideki oyunculuk performansları göz alıcıydı. Özellikle hem ürkek, hem asi, hem kırılgan, hem güçlü kadını, yani son derece zor bir 'ara karakteri' canlandıran genç başrol oyuncusu İrem Helvacıoğlu'nun performansı göz kamaştırıcıydı.
Sapık koca rolünde Mehmet Ali Nuroğlu'nun oyunculuğu her karede büyüdükçe büyüdü. Osman Sınav'ın dizileri genellikle birkaç bölümden sonra dem tutar. Ama bu kez daha ilk bölümünde seyirciyi sarıp sarmaladı.
Ancak gözüme batan iki çapağı söylemezsem, Osman Ağabey beni affetmez. Zira eleştiri ve görüşlerime her zaman değer verdiğini gayet iyi biliyorum, özellikle de olumsuz olanlara. Birincisi; 'Nefes' ve oğlu 'Yiğit'in küçük bir kamyonetin kapalı kasasında gizlice İstanbul'dan Trabzon'a giderken tuvalet ihtiyaçlarını nasıl karşıladıklarını çözemedim.
Bir de drone adı verilen uçan kamera görüntülerinin çok sık kullanıldığını fark ettim.
Diziyi ekrandan değil de sanki insansız hava araçları İHA'ların komuta merkezinden izler gibiydim.
Dizideki etkileyici diyaloglara ise bayıldım.
Yıllardır şiddet gören 'Nefes', kırık eli alçıya alınırken güç bulmak için dua etmeye başladı ve şöyle dedi: "Bugüne kadar faydasını göremedim ama yine de dua ederim ben." Elini tedavi eden köyün bilge dedesi 'ders gibi' konuştu: "Allah, dua eden kullarına üç şekilde cevap verir. Ya 'Evet' der, ya 'Hayır' der daha iyisini verir ya da 'Bekle' der en iyisini verir. Sen dua etmeye devam et kızım." Delikanlı 'Tahir'in kendisine sığınan 'Nefes'e söylediği "Burası Karadeniz, burada kadına el kalkmaz" sözü de anlamlıydı. Yanlış bilmiyorsam, kadın ile erkeğin el ele tutuşarak folklor oynadığı ender yörelerimizdendir Karadeniz.
Aslında yörelerden de, törelerden de söz etmenin zamanı çoktan geçti.
Kadına şiddeti bu topraklardan silip atabilmek adına artık hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır...