Başakşehir ile Trabzonspor sahada kardeş kardeş oynadılar. 2-2 biten maçta centilmenliğe aykırı tek bir hareket dahi yoktu. Peki ya tribünler? İşte oradaki bir sahne bütün bu güzel fairplay tablosuna tek başına muhalefet etti.
Başakşehir tribünlerinde iki Trabzonspor taraftarı vardı. Bordo-mavili forma giymiş 8-10 yaşlarında iki çocuk... Sonra güvenlik görevlileri geldi. Çocukların formalarını çıkarmalarını istedi. Babaları, çocukları soydu. Atletleriyle kaldılar. Şaşkın şaşkın etrafa baktılar.
Evet, şaşkındılar... Bu ülkenin herhangi bir tribününde rakip takımın formasının giyilmeyeceğini ilk orada öğrendiler; futbolun bir oyun değil, 'savaş' olarak görüldüğünü. tribünlerin 'cephe', formaların 'üniforma' olduğunu... Ve bu öfkenin tam ortasında büyümek zorunda olduklarını işte tam da o anda öğrendiler...
Ağalar, beyler; bilmiyor musunuz ki o çocuklar bir gün büyüyecek. Kararlar verecek, inisiyatif kullanacaklar. Belki içlerinden biri hakim, savcı, öğretmen olacak. Peki o zaman hangi vicdanla, merhametle, sağduyu ile karar verecekler? Neymiş efendim, mevzuata aykırıymış. Ne olurdu o iki çocuk için 'kural' azıcık gevşetilseydi? Ne olurdu, 'çocuk masumiyeti' bir anlığına olsun tribün terörüne galip gelseydi?
Çocukları değil, nefreti büyütüyoruz, görmüyor musunuz?