Bir hafta boyunca, komşu evinde ölü bulunan küçük Ceylin için gözyaşı döktük. Olan biteni görünce "İyi ki..." dedim içimden, "İyi ki olay Müge Anlı'ya intikal etmiş." Neden? Çünkü Müge ve ekibinin ısrarlı takibi sonunda komşunun evinde 'ikinci' arama yapılmış. Sonunda minik kızın cesedi bir sandığın içinde bulunmuş.
Herkes gibi ben de ilk aramanın nasıl yapıldığını merak ettim tabii. Eve gelen görevliler cesedi sadece halının üzerinde mi aramışlar acaba? Bu nasıl bir özensizlik, ne tür bir ciddiyetsizliktir! Belki de ilk arama yapıldığında kız hayattaydı; kim bilebilir...
Peki tek ihmal bu mu? Değil elbette... Ceylin'in ölümüne yol açtığı iddia edilen komşu kadının daha önce iki çocuğu ölmüş. Arka arkaya iki çocuğunu da evinde kaybetmiş yani... Birinin hastalıktan, diğerinin yataktan düşerek öldüğünü söylemiş. Peki bir anne, arka arkaya iki çocuğunu birden 'şüpheli' bir şekilde kaybetmiş de kimse çıkıp 'Ne oluyor yahu?' diye araştırmaya, soruşturmaya ihtiyaç duymamış mı? Belki gerçekten de kadının başına gelen, milyonda bir rastlanabilecek bir talihsizliktir. Ama ya değilse? Ya o kadın, kontrol altında tutulması gereken bir ruh hastası ve potansiyel bir caniyse? Şimdi kim verecek 10 yaşındaki Ceylin'in hesabını?
Keşke herkes Müge Anlı, Prof. Arif Verimli ve hukukçu Rahmi Özkan kadar dikkatli ve özenli olup işini sevse...