Artık Kuzey Ege aşığı olduğumu bilmeyen yok gibi... Yılın beş-altı ayını buralarda geçiriyorum. Kuzey Ege demek, zeytin demek. Zeytin ise hayat...
Son günlerde zeytin alanlarıyla ilgili tartışmaları 'tam da yerinden' izliyorum. Bir yanım mutlu oluyor, insanlarımızın zeytine ve dolayısı ile doğaya sahip çıkmalarından ötürü. Diğer yanım ise kaygılı; doğayı, kendi siyasi menfaatlerine alet etmeyi adet edinenler yüzünden. Hatırlayın, Gezi olayları da Taksim'deki ağaçlar yüzünden başlamış gibi gösterildi. Maksadın üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olduğu sonradan anlaşıldı.
15 Temmuz'la birlikte de 'gerçek misyonun' ne olduğu ayan beyan ortaya çıktı.
Yine de zeytini korumak her şeyden önce vatandaşlık görevi. Bu konuda içimden kopanları bir şiire sığdırmak istedim. Amacım; mısralarımı büyük üstat Nazım Hikmet'e eş koşmak, onunla boy ölçüşmek, ona öykünmek filan değil elbette. Onun ünlü 'Ceviz Ağacı' şiirini eğip bükmek de değil niyetim. Ama o şiiri bugüne uyarlamanın tam vakti diye düşündüm. İşte gönlümden mısra mısra süzülenler:
ZEYTİN AĞACI
Başım köpük köpük bulut, içim dışım engin
Ben bir zeytin ağacıyım çileli Ayvalık'ta
Budak budak, şerham şerham ihtiyar bir zeytin
Ne sen bunun farkındasın ne baltalar farkında
Ben bir zeytin ağacıyım çileli Ayvalık'ta
Yapraklarım yerde çöp gibi kıvıl kıvıl
Tanelerim yere düşmüş altın gibi pırıl pırıl
Devirdiler toprağın üstüne paldır küldür
Gel de şimdi beni ekmeğinin üstüne sür
İhtiraslı ellerle dokundular her dalıma
Oydular çelik hızarla yapraktan gözlerimi
Yüz bin gözle seyredecektim oysa güzel Körfez'imi
Bilmem şimdi hanginiz haykıracak son sözlerimi
Ben bir zeytin ağacıyım çileli Ayvalık'ta
Ne sen bunun farkındasın ne baltalar farkında