Benim gençliğimde sol görüşlü arkadaşlar okula yeşil parka ve kafalarında Che Guevera beresiyle gelirlerdi. Ceplerinden çıkan muhtar çakmaklarının üzerinde genellikle Fidel Castro'nun kabartma resmi bulunurdu. İki yol arkadaşı Che ve Fidel, sadece bizdeki sol görüşlü öğrencilerin değil, tüm dünyada emperyalizme karşı direnen ve 'devrim' yaparak halklarını özgürlüğe kavuşturmaya çalışan herkesin ikonuydu.
ABD'nin yayılmacı stratejisine karşı direnen Castro ve Che'nin söylemlerini şimdilerde 'en sağdaki' siyasetçilerin ağızlarından dökülen cümlelerde görmek, devranın nasıl döndüğünü ve değişmeyenin sadece 'değişim' olduğunu göstermiyor mu?
Castro, Havana'nın orta yerine Atatürk büstünü dikerken ne demişti: "Ben Atatürk'ün yaptığı devrimleri yapamazdım. En büyük devrimci Atatürk'tür." Dünyanın bilinen en dirençli devrimcisinin, ABD ile savaşında kendisine önder olarak Atatürk'ü seçmesi ve üzerinden atlamaya çalıştığı siyasal çıtasını 'Atatürk devrimleri' olarak belirlemesi size de bir şeyler anlatmıyor mu? Che, Fidel ve Mustafa Kemal artık yoklar. Ama bize dört bir yanımızı kuşatan emperyalist güçlere direnmek için gerekli 'formülü' bırakıp da gittiler.