Geçen hafta Başbakan Binali Yıldırım'ın Türk siyasetine getirdiği ılımlı, sempatik ve mizahi havayı betimlediğim yazı, sizlerden büyük ilgi ve destek gördü. Anladım ki, sığ siyasetin kuralı haline gelen hakaretten, didişmeden, asık surattan hepimiz fena halde yılmışız.
Ben aslında Başbakan Yıldırım ile ilgili yorumuma 'Siyasetin gülen yüzü' başlığını atmıştım. Üçüncü okumamda fark ettim ki, 'Gülen' sıfatı, artık siyasi bir anlam içeriyor. Yanlış anlamalara mahal vermemek, öküz altında buzağı arayanlara fırsat tanımamak adına başlığımı 'Siyasetin gülümseyen yüzü' diye değiştirdim.
Peki iyi mi yaptım? İşte onu hâlâ kendi içimde tartışıyorum.
Gördüm ki, okyanus ötesindeki bir vatan haini, benim kelime dağarcığıma müdahale eder hale gelmiş.
'Gülen'i, gülmeyi, gülümsemeyi elimden almış.
Buna bir daha izin vermeyeceğim.
Çünkü biz ondan önce de 'gülen'dik...