Bu aralar magazin sayfaları ve programları; duayen gazetecilerin düzenlediği harika ödül geceleri sayesinde renkleniyor. Geçen hafta sevgili dostum ve meslektaşım Nurettin Soydan'ın internet sitesi Magazinci. com'un Portaxe'deki şahane gecesinde 'ağır mesai' yaptım.
Üç kez sahneye çıkıp ödül verdim.
Gecenin organizasyonu da, katılım da üst seviyedeydi.
Salı akşamı da bir başka duayen Kenan Erçetingöz'ün Gecce'si için Suada'daydık.
Önümüzdeki hafta Sinan Tosun'un yönetiminde Magazin Gazetecileri Derneği'nin ödül töreni var.
Ardından, kadim dostum Salih Keçeci'nin müthiş dergisi Quality'nin yedinci yıl kutlaması ve ödül gecesi için yine mesaide olacağım.
Arkadaşlarımız bu geceler için neredeyse bir yıl boyunca ter döküp 'mükemmele' ulaşmaya çalışıyorlar.
Özellikle magazin gibi 'kaprisi bol, egosu şişik' bir sektörde gece düzenlemek kolay iş değil. Ama bizim dostlar her yıl daha iyisini yapıyorlar; ellerine sağlık.
Kenan Erçetingöz'e ise ayrı bir paragraf açmak şart oldu. Eşi Gül ile yine 'kusursuz' bir geceye imza attılar. Mekan Oscarları'nı yine 'hakkıyla' dağıttılar.
En çok hoşuma giden de her masanın ortasında yer alan ödülü, sahibinin, ismi anons edildiğinde alıp sahneye çıkmasıydı.
Hem trafik hızlandı ve tören sarkmadı. hem de 'gecce' herkesin aklında kaldı. Kim düşündüyse, beynine sağlık.
Ancak bu tür ödül gecelerinde canımı sürekli sıkan olayın altını çizmeden de geçemeyeceğim. Sevgili mekan sahipleri, neden ödülünüzü alır almaz gittiniz?
Neden, işlerini güçlerini bırakıp o geceye 'karşılıksız' gelen Ajda'yı, Ayşe Özyılmazel'i izlemediniz?
Ödül almanızın karşılığı, o sanatçıların boş masalara bakarak şarkı söylemeleri mi olmalıydı?
Yazık ki ne yazık...
'Dünyada mekan' ödülü tamam da, bir de ahireti var bu işin...