Albümü, çıktığı gün yolumun üzerindeki ilk benzinciden aldım.
O günden beri müzik setimin içinde. Tekrar tekrar dinliyorum.
Öyle ki, CD'nin benim tesisata kaynamasından korkuyorum.
'Ahde Vefa'nın en çok benzin istasyonlarında satılıyor olmasının önemli bir gerçeğe işaret ettiğine inanıyorum: Yol alabilmemiz için arabalarımızın yakıta, ruhumuzun ise 'vefaya' ihtiyacı var.
YOLUMUZU ARARKEN
Tarkan, şöhret olduktan sonra uzun süre yurt dışında yaşadı. Ama 'aslı' ile arasına hiç mesafe koymadı. Hep bizdendi, hep içimizden... Başkası onun yerinde olsa -ki bu çok zor- asla ve asla Türk sanat müziği albümü yapmazdı. Hele ki hemen her şarkısı hit olmuş, pek çokları sadece Türkiye'nin değil, dünyanın diline dolanmış bir şarkıcının çıkaracağı yeni pop albümü hevesle, iştahla, merakla ve özlemle beklenirken... Ama Tarkan bu kez 'gerekeni' değil, 'gönlünden geçeni' yaptı. Aldığı Türk sanat müziği eğitiminin hakkını vermek, kendisine emek veren hocalarına, düet yaptığı Müzeyyen Senar ve Bülent Ersoy'a 'vefa örneği sunmak' adına aslında büyük bir riske girdi. Çünkü Türk sanat müziği hem kulaklardan, hem gönüllerden 'özenle' ırak tutuluyordu. Bu şahane müzik türü, TRT Müzik kanalı ile birkaç nostaljik radyo kanalına ötelenmiş, pek çok yeni ve değerli Türk sanat müziği sanatçısına, ocak başından bozma mekanların fasıl heyetleri dışında çalışma şansı kalmamıştı. Öz müziğimiz, artık gençlerin kulaklarına değmiyordu. Sadece emeklilerin eskiyi yâdettikleri çay bahçelerinde ve salaş meyhanelerde yankılanıyordu Safiye'ler, Zeki"ler, Müzeyyen'ler, Behiye'ler. İşte böylesine 'kritik' bir dönemde geldi Tarkan'ın 'Ahde Vefa'sı... Depo göstergemizin kırmızı ışığı yanarken... Hiçbir navigasyon aletinin gösteremediği o 'kendimize giden yolu' ararken...
ÖYLE YAKIŞIYOR Kİ...
Tarkan'ı dinlemeye doyamıyorum. Albümün içinde "Bu şarkının yerine şu olsaydı" diyeceğim bir tek yanlış tercih bile yok. 'Saz heyeti' tek kelime ile mükemmel eşlik ediyor. Bu albüm, pek çok pop şarkıcısının 'heves edip söylediği' Türk sanat müziği öykünmelerinden değil. Saf, temiz, duru, eğilip bükülmemiş, deforme edilmemiş 'hakiki' bir eser. Tarkan'ın eğitimi, bu müzik türüne duyduğu sevgi ve ustaları için ruhunda sakladığı saygı ile yoğrulmuş muhteşem yeteneği, her notaya sinmiş adeta. Öyle rahat, öyle içten, öylesine usulünce, makamınca ve öyle 'duyarak' söylüyor ki, bizi ana rahminin o güvenli, huzurlu ortamına götürüyor sanki. Albümün bir de önemli misyonu var. Sırf Tarkan sevdiği için bu albüm sayesinde hayatında ilk kez Türk sanat müziği şarkısı dinleyip sevecek tek bir gencin bile kıymetinin büyük olduğuna inanıyorum. Ayrıca... Beyefendi kişiliği, asil duruşu, kibarlığı, zarafeti ve güzel Türkçesi ile Tarkan'a Türk sanat müziği öyle yakışıyor ki...