Rıdvan Dilmen, Beşiktaş-Galatasaray derbisinin devre arasında yayınlanan Yüzde 100 Futbol'da isyan etti: "Yahu ne olur bu stadı kapatsınlar. Futbolcuya da günah, polise de, bize de..." Çünkü derbide futbol yoktu. Peki yerine ne vardı?
Buz gibi hava, topun yönünü değiştiren rüzgar, yedek kulübesinde battaniye altında titreşen futbolcular, yer yer kelleşen zeminde top sürmeye çalışan zavallı oyuncular, tribünde zıplayıp ellerini ovuşturarak donmaktan kurtulmaya çabalayanlar, saha kenarında sırılsıklam olmuş top toplayıcılar, güvenlikçiler...
Gerçekten de Atatürk Olimpiyat Stadı'nda maç oynatmak, herkese büyük eziyet.
Peki bu stadı ne yapacağız?
İşte ilk aklıma gelen alternatifler:

SOĞUK HAVA DEPOSU:
Madem yaz-kış soğuk oluyor, öyleyse soğuk hava deposu olarak kullanılsın.Hem İstanbul Hali'ne de yakın, hiç olmazsa kabzımallar faydalansın.

RÜZGAR SANTRALİ:
Stadımız dört mevsim fırtına şiddetinde rüzgar aldığına göre aydınlatma pilonlarının üzerine yel değirmeni şeklindeki rüzgar türbinleri yerleştirilsin. Hem İkitelli'nin elektrik ihtiyacı karşılanır, hem de Avrupa maçlarında zırt pırt cereyan kesildiği için âleme rezil olmayız. Ne kafiyeli çözüm ama? Tribün yerine, türbin...

RÜZGAR TÜNELİ:
Stadı yaparken, bölgenin ne kadar şiddetli rüzgar aldığını dikkate almamışlar. Bu nedenle rüzgara karşı yapılan kaleci degajlarında topun havada geri dönüp gol olma ihtimali bile var. Öyleyse bu 'nimetten' faydalanılabilir. Hava, deniz ve kara araçlarının rüzgar direncini ve sürtünme katsayılarını ölçmek için burası 'rüzgar tüneli' olarak rahatlıkla kullanılabilir.

REHABİLİTASYON MERKEZİ:
Stat, holiganları ve aşırı fanatikleri futboldan soğutmak için rehabilitasyon merkezi olarak da kullanılabilir. Burada arka arkaya dört maç izleyen en azılı fanatik bile seansların ardından futboldan vazgeçip bahçe işlerine yönelebilir.