Çocukluğumun en 'sert' oyunu, 'dekmancılık' idi. Elimizde tabancaya benzettiğimiz bir tahta parçası, arsada birbirimizi kovalayıp 'dekman, dekman' diye yalancıktan ateş ederdik.
Önce iki gruba ayrılırdık:
Kovboylar ve Kızılderililer...
Mahallede benden başka kimse Kızılderili olmak istemezdi. Herkesin gözü John Wayne, Lee Van Cleef ya da Clint Eastwood olmaktaydı.
Demek ki her daim 'mağdurun ve zayıfın' yanında yer alma refleksi bende çocukken gelişmiş...
KAN DONDURAN OYUN
Suriye'den gelen video haber görüntülerini izlerken herkes gibi benim de kanım dondu. Şimdiki çocukların 'ne oynadıklarını' görünce geleceğe dair umutlarım karardı.
8-10 yaşındaki çocuklar duvara doğru dönüp diz çökerek, ellerini arkada birleştirmişler.
Sonra elinde oyuncak tabancalı bir başkası geliyor.
Çocuklar son dualarını ederken, silahlı olan onların kafalarına sözde ateş ediyor.
Çocuklar da 'infaz edilmiş Şii' taklidi yaparak, yere yığılıyorlar.
Sonra da hep beraber kıkır kıkır gülüyorlar.
Bunu 'Ne varmış, çocuk işte, oyun oynuyor alt tarafı' diye geçiştirmek aymazlıkların en büyüğü olur. Çocuk, gördüğü gibi olur, izlediği gibi yaşar... Bu nedenle televizyon, sinema, video ve bilgisayar oyunu, karakterlerin oluşmasında son derece yönlendiricidir.
Haber bültenlerinde sürekli IŞİD'in infaz ettiği insancıkların görüntülerini seyreden çocuk, bunu hayatın sıradan bir aksiyonu olarak ruhuna ve belleğine yerleştirirse, 'potansiyel militana' dönüşür.
Ne yazık ki Suriyeli, Iraklı, Gazzeli çocuklar bu vahşeti sadece televizyon görüntülerinden izlemiyor, bizzat yaşıyor. Tepesinde her gece bomba patlayan, etrafında insanların sürekli parçalanıp öldüğü bu coğrafyaların geleceğinden nasıl umutlu olunabilir?
Mahalledeki arkadaşlarıyla bir araya geldiğinde aklına önce 'infaz oyunu' oynamak gelen çocuğu, 16 yaşında 'canlı bomba' haline getirmek için patlamaya hazır halde bekleyen beynine küçük bir 'fünye' yerleştirmek yetecektir kuşkusuz...
İşte bu nedenledir ki, ülkemize göç eden zor durumdaki Suriyeli çocukların fiziksel ve ruhsal açıdan acilen rehabilite edilmesi gerektiğini savunuyorum.
Çünkü o 'bombalar' artık Musul'da, Bağdat'ta değiller. Her kırmızı ışıkta gelip camımıza yapışıyorlar...
UYANIN ARTIK!
Gazze'deki çocuklar öldürülürken, yüreğinde en küçük bir acı hissetmeyip "Ortadoğu'nun derdi bizi mi gerdi?" diye omuz silkenleri eğer 'çocukların infaz oyunu' videosu da uyandıramazsa, başka hiçbir şey uyandıramaz.
Ne nükleer bombalar, ne kıtalararası füzeler... Bana göre insanlığın ürettiği en tehlikeli silah, 'infaz oyunu oynayan' çocuklardır...