Muhteşem Yüzyıl ekrana veda etti ama yankıları sürüyor. Okurumuz Füsun İnci de dizinin izleyici üzerinde bıraktığı etkiyi ifade eden çarpıcı bir yorum kaleme almış:
"Merhaba Yüksel Bey, siz tatile gittiniz, sezon finalleri öksüz kaldı. Tekrar hoş geldiniz. Ben biraz geç de olsa, Muhteşem Yüzyıl'ın finali ile ilgili yazmak istiyorum. Benimki bir dizinin finalini yorumlamaktan çok, bir efsanenin son buluşunu genel bir bakış açısıyla yorumlamak olacak. Bu diziden sonra, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Tarihe, tarihi kişiliklere eskisi gibi bakılmayacak. Bu dizide 'Bu dünya Süleyman'a da kalmaz' sözünü tam manasıyla anladık.
Görev aşkı, ölüm döşeğinde bile Kanuni'yi bırakmadı. Bütün eleştirilere rağmen bu dizi, Kanuni'yi benim gözümde küçültmedi. Aksine büyüttü, gerçek bir insan yaptı. Tarihte pek bilmediğim insanları daha iyi tanımama ve merak edip haklarında okumama yol açtı. Pargalı İbrahim, Mustafa, Beyazıt, Rüstem Paşa, Mihrimah, Taşlıcalı ve niceleri. Önceden tarih deyince Kanuni'yi, Yavuz Sultan Selim'i, Fatih'i, Yıldırım Beyazıd'ı bilirdik. Şimdi ise, bir dönemde ne çok kişiyi tanıdık, öğrendik.
Bence tarihe ilgi ilk İstanbul Kanatlarımın Altında filmiyle başladı, Muhteşem Yüzyıl'la doruğa ulaştı. Sebebi her ne olursa olsun, diziyi izlemeyenler çok şey kaçırdı. Sadece tarih bilgilerini artırma şansını değil, bir sanat şölenini kaçırdılar. O müzikler, kostümler, aforizmalar, manzumeler... Beyazıt'ın babasına yazdıklarını, babasının cevabını, Mustafa'ya yazılan mersiyeleri, bunların hiçbirini bize okulda öğretmemişlerdi.
Ben bu diziyi seyredince sadece tarih bilgimi değil, edebiyatımı da geliştirdim. Muhteşem Yüzyıl, sadece bir dizi olmadı, önemli bir çığır açtı. 'Amerika yok tarihiyle nice filmler yaparken, biz niye dünyaca seyredilecek tarihi bir dizi ya da film yapamıyoruz?' soruma cevap verdi. Ancak sanatın sayesinde 500 yıl sonra da olsa tarihin karanlıklarında unutulmuş, haksızlığa uğramış karakterlerin canlanabileceğini öğrenmiş olduk. Haremağası gibi önemsiz sayılabilecek bir karakterin bile nasıl önem kazanabileceğini gördük.
ÇOK ŞEY KAÇIRDILAR
Ben Muhteşem Yüzyıl'da hikayenin anlatılışını sevdim. Hani bir solukta okunan kitaplar vardır ya, onun gibi...
Son bölümde Sümbül'ün boş sarayda dolaşıp anıları yadetmesi duygulandırdı. Bitsin diye gözüne baktığınız, bitince boşluğa düştüğünüz her şey gibi... 'Tarihimizi çarpıtıyor, haremi ön plana çıkarıyor' diye propagandalardan etkilenip ya da 'Ben tarihi diziden değil, kitaptan okuyup öğrenirim' diyerek Muhteşem Yüzyıl'ın bir bölümünü bile izlemeyenler -ki içlerinde benim de yakınlarım var- çok yazık ettiler.
Dizi değil, belgesel seyrettiklerini sandılar. Sizin de yazdığınız gibi 'bir oyunculuk resitalini ya da workshop'unu' kaçırdılar. Uzattım galiba, ama klavye ele geçince durulmuyor.
Sevgiler...