Son zamanlarda siyasi seçim sonuçlarını, televizyon ve internet kampanyalarının belirlediğine inanıyorum. Günde 5.5 saat televizyon seyredilen bir coğrafyada insanlar neredeyse tüm hayatı ekrandan öğrenirken, bu son derece doğal tabii ki...
Az sonra yapacağım yorumların merkezinde hiçbir siyasi eğilim yok. Tamamen bir televizyon yazarının teknik yorumlarından ibaret. Bunu baştan belirteyim ki, muhtemel önyargıları en başından imha edeyim.
Bana göre AK Parti'nin 'Ben lafa değil, icraata bakarım' sloganıyla özdeşleşen televizyon kampanyası, içlerinde en başarılı olanı.
Aranızdan itiraz edenler olacaktır. Ama kanıtlamaya hazırım: Şimdi kendi kendinize bir test yapın: Kemal Kılıçdaroğlu'nun bir ofis katında yaptığı konuşmadan ibaret CHP kampanyasından tek bir cümle aklınızda kaldı mı?
Peki ya "Ben lafa değil, icraata bakarım" dediğimde, aklınıza ne geliyor?
İşte fark burada... Kampanyalarda en önemlisi, algı yaratmaktır. Daha sonra devreye algıda seçicilik girer. Zamanla 'laf' ve 'icraat' kelimelerini ne zaman işitseniz, aklınıza AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan gelir...
Kampanyada liderin değil, halkın konuşması da, verilen mesajın etkinliğini artırmış. Televizyonculuğun altın kuralıdır: Halk, ekran başında öncelikle 'kendisini' ya da 'kendi gibi olanı' görmek ister.
Ayrıca muhalefet sadece 'vaat' ederken, AK Parti kampanyası 'gerçekleşmiş olan'dan haber veriyor. Bu haliyle de 'inandırıcılık katsayısını' yükseltmiş oluyor.
AK Parti'nin kampanyasının bana göre en zekice tasarlanmış bölümü, neredeyse tamamen Başbakan Erdoğan'ın üzerine inşa edilmiş olması. Kampanyanın yaratıcıları, Türkiye'de hemen her seçimde insanların partilere ya da ideolojilere değil, liderlere oy verdiğini iyi kavramışlar. Ayrıca 'Dombra' adlı kahramanlık marşından devşirilen kampanya müziği de konsepte cuk oturmuş!
Diğer göstergeler ne diyor bilmem çünkü siyaset bilimci değilim ama uzmanlık alanım olan televizyon çerçevesinden baktığımda, AK Parti sandığa 1-0 galip gidiyor sanki...