O Ses Türkiye'de yarışmacıların kaderini, sahne performanslarından çok, seçilen şarkılar belirliyor. Bu durum, SMS oylamalarına geçilince daha net ortaya çıktı. Bizim insanlarımızın yıllarca severek dinlediği 'damar' bir şarkıyı okudun mu; kimse detoneye, sürtoneye filan bakmıyor.
Geçen hafta Gökhan, ikiz yarışmacıları Cemal ile Soysal'a o herkesin bayıldığı Karadeniz türküleri yerine bir başka yöreden okutunca, çocuklar elenip gidiverdi. Bu hafta aynı hatayı Ebru Gündeş, Çiğdem Bezci konusunda yaptı. 'Ahmet Kaya kontenjanından' yarışan Ersin Yılmaz için bu kez 'damar' şarkıyı bulan, koçu Gökhan oldu. Cem Karaca'nın 'Sen de başını alıp gitme ne olur' şarkısına sıradan bir eser ile umutsuzca karşılık vermeye çalışan Çiğdem, yok yere elenip gitti.
Bu arada jüri üyeleri, yarışmacıları eşleştirirken, bilmeden yarışmayı sabote ediyorlar. Final için en fazla şansı olan, yarışmaya en büyük rengi ve reytingi getiren yarışmacıları birbirleriyle eşleştirip daha yarı finale gelmeden heyecanı öldürüyorlar. Bu haftaki Ersin-Çiğdem ve Hasan-Soner eşleştirmeleri bu durumun ibret verici örnekleriydi. Yani Çiğdem ile Soner'e çok yazık oldu... Maksat evlere su taşımaksa, neden testileri birbirine çarpıp kırıyorsunuz ki?
Haftanın 'gerçek eleneni' ise Hadise idi. Yarışmacılarıyla birlikte sahne aldığında hem şarkı söyleyip, hem de dans etmeye kalkınca, kulak tırmalayacak kadar detone oldu.
Elin Madonna'sı da, Jennifer Lopez'i de hem şarkı söyleyip, hem dans ediyor ama onlar sahne şovlarına profesyonel sporcular gibi hazırlanıyor ve şovlarını da teknolojinin en son görsel ve işitsel olanaklarıyla destekliyorlar. Öyle köy düğünündeki sesi güzel komşu kızı gibi kendilerini sahneye atı atıvermiyorlar...