YAZAMADIĞIM için nasıl da içim içimi yedi. Trabzonspor Başkanı'nın, maçtan sonra oyuncusu Volkan Şen için "Burada misket oynamıyoruz. Ağlayarak maçı bırakmak da neyin nesi?
Onunla yollarımızı ayıracağız" mealindeki açıklamasının ardından hemen kaleme sarılıp uzun uzun yazmak istedim.
Tatilimin bitmesini bu yüzden dört gözle bekledim.
Belki aradan uzun süre geçti, belki aynı konuda yazanlar oldu, belki Trabzonspor yönetimi aldığı tepkiler üzerine tavrını yumuşattı ama ben tarihe mütevazı bir not düşmek adına yine de yazacağım:
Bir kere; sahadaki futbolcu, tribündeki kendini bilmez seyircinin tükürük hokkası değildir. Futbolcunun çok para kazanması, tribündekinin haftalığını maç biletine yatırması; 'ana avrat küfretmek' için asla mazeret oluşturamaz.
Ayrıca profesyonel olmak da kör, sağır, dilsiz ve hepsinden önemlisi 'duygusuz' olmak anlamına gelmez.
NABIZ 180 ATARKEN...
Volkan Şen'in duygusal hassasiyetini, gel-gitlerini, futbolla azıcık ilgisi olan herkes bilir. Öyle olmasa bile, ana avrat küfrü kim hazmedebilir?
Sen dişini tırnağına takacaksın, tekmeye kafa uzatacaksın, nabzın 180 atacak. 90 dakikada üç litre ter atacaksın, adalelerin laktik asitle dolacak ve oradan bir kendini bilmez; ananı, bacını, karını, çoluğunu çocuğunu diline dolayacak, öyle mi?
Tabii ki yıllardır buna sabır gösteren 'profesyoneller' vardır ama herkesten aynı direnci beklemek önce insan doğasına aykırıdır.
Zira Volkan Şen de herkes gibi etten kemikten yapılmıştır!
Bence Volkan'ın ağlayarak maçı terk etmesi, futbolcunun yıllardır süren makus talihine bir başkaldırıydı.
Tıpkı Meryem Uzerli'nin insanlık dışı set koşullarına, karnında bebeğiyle terk edilişine ve hak etmediği daha birçok şeye isyan ederek popülerliğini, kariyerini, parayı, pulu elinin tersiyle itmesi gibi.
Bence Volkan'ın da Meryem'in de verdiği tepki tamamen 'insani'dir. Gelin görün ki, Meryem diğer aktrislerden, Volkan ise futbolcu arkadaşlarından gerekli desteği ne yazık ki göremedi. Tam tersine eleştirildiler. Sonunda Volkan'ın direnecek gücü kalmadı. "Trabzon taraftarından özür dilerim" demek zorunda kaldı.
Ne yazık...
Her ağlayana 'çıkarcı' yaftası yapıştırmak, her duygulu insana 'zavallı' gözüyle bakmak 'modaya' dönüştükçe; en içten refleksler bile 'ayıp' sayıldıkça, insanlığımızdan uzaklaşıyoruz, farkında mısınız?