KORSANLIĞA hiç tahammülüm yok. Birinin emeğini, yaratıcılığını, alın terini alıp bedavadan 'kopyalayarak' gasp etmenin hiçbir mazereti olamaz. Zaman zaman bu haksızlığa ben de uğruyorum.
Çıkardığım ilk kitabın korsanını, Kadıköy'deki bir işporta tezgahında gördüğüm gün, başımdan aşağı nasıl kaynar sular indiğini ben bilirim...
Önceki akşam neredeyse tüm haber bültenlerinde İstanbul'daki korsan kitap deposuna yapılan baskının haberi vardı. En çok satanlar listesinde bulunan yazarların elinden çıkma tam 50 bin kitap (Dile kolay yazıyla; elli bin) ele geçirilmişti.
Haberin sonundaki ibare ise fena halde kafama takıldı: "Ele geçirilen 50 bin kitap, imha edildi!"
Bizim köşeye neredeyse haftada bir kez ücra yerlerdeki köy okullarından, yurtlardan talep gelir.
Çaresiz bir köy öğretmeni, kütüphanelerinin boş olduğunu belirterek, "İçeriği ne olursa olsun fark etmez, yeter ki çocuklarımızın okuma açlığını giderecek bir şeyler gönderin" deyip talepte bulunur.
Bu nedenle benim evdeki kütüphane iyice cılızlaştı.
İstekleri artık tek başıma karşılayamaz hale geldim.
İşte bu nedenledir ki, haberin sonundaki o 'imha' ibaresi tuhafıma gitti.
Ülkede bu kadar büyük bir 'kitap gereksinimi' varken, korsan da olsa bu kitaplar niye muhtaç köy okullarına gönderilmiyor da, imha ediliyor? Üzerlerine Kültür Bakanlığı kaşesiyle 'Satılamaz' mührünü basar, gönderirsiniz o gitmediğimiz, görmediğimiz ama 'bizim' olan uzaktaki köylere...