PAZAR günü köşemiz daralınca, aşağıdaki yazıyı sayfadan çıkartmak zorunda kaldım. İyi ki de çıkartmışım.
Aynen şöyle yazacaktım: "Belki de Su Gibi programına katılan bir konuk, orkestranın vokalisti Dilan Çıtak hakkında boşboğazlık yapmasa; kimse Dilan Çıtak'ın, İbrahim Tatlıses'in kızı olduğunu bilmeyecekti.
Tatlıses onu nüfusuna geçirmeyi aklının ucundan bile geçirmeyecek, Dilan, amatör bir ses olarak; izdivaç programlarının ünlü sunucularının gölgesinde mütevazı yaşamına devam edecekti.
Oysa başkası olsa, daha aklı erdiği günden itibaren 'Ben İbo'nun kızıyım' diye kendini ortalara atar, magazin medyasının manşetleriyle üne kavuşup bu rüzgarla yelkenlerini doldurarak müzik dünyasında zirvelere doğru yol alırdı. Ayrıca Dilan'da, bugün pek çok ünlü pop şarkıcısında olmayan bir ses de var. Yani tek ihtiyacı, medya desteğiydi...
ÇOK YAZIK!
Ama Dilan öyle yapmamış.
Hayata bir başına terk edilişini, yalnızlığını içine gömmüş. Ona öz kızı gibi davranan üvey babası Cem Çıtak'ı, gerçek babasının yerine koymuş.
Dilan'ın geçenlerde yazdığı Twitter mesajının önünde saygıyla eğildim.
Genç kız bütün bu olup bitenlerin ardından 'Bugün hayatımda tanıdığım en yüce adamın; babamın ölümünün altıncı yılı.
Senin gibi bir adamın kızı olmaktan gurur duyuyorum Cem Çıtak' diye yazdı. Bana da 'Helal olsun' çekmek kaldı."
Pazar günü gazetelerde çıkan haberlerin ardından 'Helal olsun'umu da geri alıyorum, tüm yazdıklarımı da...
Belli ki Dilan da şöhretin, paranın büyüsüne kapılmış.
Sahne ücretine zam yapmış, kendisine "Gerçekten İbrahim Tatlıses'in kızı mısınız?" diye soran muhabirlere "Yakında albümüm çıkacak, ondan sonra konuşuruz" demiş.
Yani, 'Tatlıses'in kızı' olayını albüm tanıtımına ve medya lansmanına tahvil etmiş. Yazık...