GEÇEN hafta kimi gördüysem, kimle konuştuysam Digitürk'ün cep telefonlarına 'tacizinden' dert yanıyordu.
Ben de en az üç kez yaşadım.
Günün en münasebetsiz saatlerinde, sabahın köründe ya da gecenin bir yarısı telefonunuz çalıyor. Ya müşteri temsilcisi ya da mekanik bir ses ile yeni kampanya tanıtılıyor.
Olmadı, telefona zırt pırt mesaj geliyor.
Peki, beni özel telefonumdan arayıp kampanya tanıtma hakkını Digitürk'e kim veriyor?
Sadece Digitürk mü?
Bankalar, butikler, lokantalar şunlar, bunlar... Bu 'spoil' denilen taciz daha ne kadar devam edecek?
Benim iletişim hakkıma ve aile huzuruma daha ne kadar tecavüz edilecek? "Mesajları almak istemiyorsanız, bilmem nereye başvurun..."
Yok ya? Bir de taciz edilmemek için ayrıca kontör harcayacağım, para bayılacağım, öyle mi? Yok mu vatandaşın hakkını gözetecek, uğradığı tacize karşı çıkacak bir bakanlık, bir devlet kurumu?

TEKNİK HATALAR
Gelelim yeniden Digitürk'e...
Şirketin en eski abonelerinden biriyim. Mesleğim icabı hemen her kanalı izleme mecburiyetim bulunduğundan, her ay eşek yüküyle abone ücreti öderim. Ama neredeyse düzenli olarak her yıl decoder'im ya da kumanda aletim arızalanır. Gecenin bir vakti, elimde not defterimle öylece kalakalırım.
Ertesi gün, gelir değiştirirler.
Ta ki, en geç bir yıl içinde yeniden 'arızaya' yakalanana kadar... En özel programları, arşivlemek için decoder'in hafızasına alırım ki, lazım olduğunda daha sonra yeniden izleyebileyim.
Digitürk'ün o teknoloji harikası(!) 'Plus' kutusuna onca para vermemin nedeni de budur zaten. Ama decoder arızalanıp da her kutu değiştiğinde benim bellekteki arşiv de kutuyla beraber gider!
Kar yağışını bıraktım, yağmur yağsa yayın kesilir. Parayla izlediğim kanaldaki reklam bombardımanını ise artık hiç yazmıyorum.
O işi sevgili Hıncal Ağabey'e devredeli uzunca bir süre oluyor!
Sevgili Digitürk'çü dostlar; acaba 'müşteri hizmeti' adını verdiğiniz telefonlu tacize ayıracağınız bütçenin yarısıyla az önce altını çizmeye çalıştığım teknik yetersizliklerinizi azaltamaz mısınız?