Ve Tuncel Kurtiz, Muhteşem Yüzyıl'da muhteşem bir şekilde sahne aldı. Ünlü oyuncunun Kadı Ebussuud Efendi'yi canlandırdığı pazarı denetleme sahnesi adeta solukları kesti.
Kadı Ebussuud, vatandaşı kandıran, onların boğazından çalan sözde kurnaz esnafı öyle ibretlik cezalarla yola getirdi ki, sonunda kazancı azalan esnaf, şikayetini saraya bildirmek zorunda kaldı.
Zira Ebussuud, buğday ekmeğine darı ve arpa katan, ayrıca tartısı eksik çıkan ekmekleri satan fırıncıyı, fırının kapısına kulaklarından çiviledi. 100 paraya aldığı kumaşı yüzde 20 karla satıp, fahiş kâr elde eden tüccarı, boyunduruk takıp, ibreti âlem için pazarda dolaştırdı.
Sonunda esnafa eziyet eden(!) Kadı Ebussuud, artan şikayetler nedeniyle huzura çağırıldı. Onu bizzat Kanuni Sultan Süleyman sorguladı ama Kadı, öyle mantıklı, öyle ikna edici konuştu ki, adalete duyduğu büyük saygı ve yoğun hakkaniyet duygusu yüzünden adı 'Kanuni' unvanıyla birlikte anılan Sultan Süleyman bile büyülendi.
Kadı'nın özellikle "Allah'ın verdiği rızkı, kulun boğazından çekip almaya kim cüret edebilir?" şeklindeki sözleri çok etkili oldu. Dizinin ilerleyen bölümlerinde Ebussuud'u en çetrefilli konularda Sultan'a danışmanlık ederken izleyeceğiz.
Önceki gün haber bültenlerini izlerken aklıma Ebussuud Efendi geldi. Zira pazarlardan alınan kuru bakliyat örneklerinde kansere sebep olan kimyasallara rastlanmış.
Muhabir, pazarda alışveriş yapan kadına soruyordu: "Mercimek ve kuru fasulyede kanser riski varmış, ne yapacaksınız?"
Kadın şaşkındı: "Ne yiyek o zaman? Söyleyin, onu yiyek..."
Tabii ki şeriat kurallarının geçerli olmasını, insanların kulaklarından kapılara çivilenmesini arzu edecek kadar gözüm dönmedi ama çarşı pazarda vatandaşın hakkını koruyacak kadar yürekli, adalet duygusu onun kadar güçlü, garibanın cebine uzanan elleri kırmaya onun kadar kararlı bir 'Ebussuud Efendi duyarlılığına' da ihtiyaç duyulmuyor değil hani...