Bizde televizyonun garip bir mantığı var. Yaz geldi mi televizyona neşe geliyor. Kış oldu mu ekranı gam, keder, tasa kaplıyor... Sanki insanların gülmesi, eğlenmesi için okulların tatile girmesi şartmış gibi... Bütün kış boyunca bize türlü entrikanın, hastalığın, kazanın kol gezdiği, insanların kuş gibi avlanıp öldürüldüğü dizileri izlettiler ama yaz gelince ekranı sahte bir gülümseme kapladı.
Şimdi bakıyorum da komedi dizileri, eğlenceli yarışma ve şovlar birbiri ardına ekrana dökülüyor.
DİZİLER HEBA OLUYOR
Kış dediğin zaten kasvetli bir mevsim.
Kara bulutlar, çamurlu yollar, erken kararan hava, dinmek bilmeyen yağmur, kar, soğuk... Bize asıl o zaman neşe lazım, öyle değil mi? Yok...
Biz köşe yazarları da aynı yanlışa düşmüyor muyuz? Hafta içi hep asık yüzlü konuları kaleme alıyoruz. Pazar günü geldi mi köşelerde güller açıyor çünkü resmi olmayan yazım kurallarına göre; tatil günlerinde neşeli yazı yazılır!.. Peki diğer günlerin günahı ne?
Ekranda iki komedi dizisi başladı. Annem Uyurken ve İbret-i Ailem. Hem konularıyla, hem yetenekli oyuncularıyla ekran başındakilere son derece neşeli dakikalar geçirtmeye aday iki güzel dizi. Ama gelin görün ki; yaz günü akşamın 8'inde insanlar henüz sofraya bile oturmamışken; hele bu sıcaklarda bahçeden, balkondan içeriye girip televizyonun başına geçmeyi akıllarının ucundan bile geçirmiyorken, bu güzel diziler heba oluyor...
Bizim televizyoncuların mantığıyla 'yaz için kotarılmış, çıtır çerez kıvamında' diziler bunlar.
Adeta iki sezonun arasını doldurmak için ekrana basılmış köpükler...
Sektördeki arkadaşlarıma naçizane bir tavsiyem olacak:
Gülmek, güldürmek için tatili beklemeyin dostlar. Zira kendimizden esirgediğimiz, ertelediğimiz her gün, zarar hanemize yazılıyor. Ve iyi bilin ki düşlediğimiz tatiller bazen hiç gelmiyor...