FATİH Portakal'ı muhabir olarak Kanal D ekranında gördüğüm ilk anda, isminin yanına bir 'tik' atmış ve dikkatle izlemeye koyulmuştum. Hatta bu köşede onu 'Geleceğin parlak anchorman'lerinden biri' diye anons etmiştim. Çünkü haberi vermiyor, adeta yaşıyordu. İzlenimciydi, detaycıydı. Hepsinden önemlisi, haberlerinin hemen hepsi 'insan' ve 'insanlık' odaklıydı. Portakal daha sonra, sabah haberlerini sunmak üzere koltuğa oturduğunda da aynı tavrını muhafaza etti.
Portakal'ın 'ses'SİZ' adlı kitabı elime geçtiğinde yukarıda saydığım nedenlerden dolayı bir solukta okudum.
Yanılmamıştım.
Fatih yine haberin içindeki özneyi, yani 'insanı' anlatıyordu usul usul.
NE ÇABUK UNUTUYORUZ
Habere duygu katılmaması gerektiğini söylerler. Ama duygusuz bir haber, mekanik bir tın'lamadan ibaret kalır.
Fatih, bugüne dek karşılaştığı haber öykülerinin içindeki sessiz insanların sesi olmuş. Bizlerin birer haber objesi olarak görüp bir dakikalık haber bandının ardından unuttuğumuz karakterlere ses vermiş. Onlarla yaptığı özel söyleşiler, okuyan herkese aynı şeyi söylüyor: "Toprağın altında kalan madenciler, atanamayan öğretmenler, market soyguncularına fırlattığı bira şişeleriyle ünlenip daha sonra milletvekilliğine aday olan Ahmet Abi'ler, Beşiktaş'ın tribün lideri Alen Markaryan'lar; haberlerde 45 saniye boyunca anılan isimlerden ibaret değildir. Arkalarında koca koca öyküler sürüklerler..."
Fatih'in ses'SİZ kitabı bana haberlerin öznelerinin sayı ya da istatistikten ibaret olmadığını hatırlattı.
NOT: Buyurun size bir haberin arka planındaki insan hikayesine en son örnek: Kanal D Ankara Bürosu çalışanı Harun Bayhan'ın ölümü, muhabir Yasemin Doğan'ın ağır yaralanmasıyla sonuçlanan trafik kazasının MOBESE görüntüleri yayınlandı.
Bizimkiler sakin sakin yollarında giderken, karşı şeritten gelen 354 promil alkollü sürücü Onur Koyuncu (Hastane raporuyla sabit) refüjü aşıp taş gibi üzerlerine düşmüş.
Az önce bu olaya yanlışlıkla 'trafik kazası' demişim.