Hava durumu bülteni değil, sanki The Day After Tomorrow (Yarından Sonra) filminin fragmanı... "Evlerinizden sakın çıkmayın, yarın her yer buz kesecek, sakın otomobillerinizi çıkarmayın, yaşlılar ve kalp hastaları burunlarını bile çıkarmasın..."
Neymiş? İstanbul'a 10 santim kar düşecekmiş...
Zaten bizim memlekette felaketlerin şiddeti, İstanbul'a uzaklığıyla ölçülüyor. Yılın altı ayı merkezle ilişiği kesik doğu köylerinden haber yok. Ama muhabirler her kar yağdığında Beylikdüzü'nde 24 saat nöbette!
İstanbul'un en ücra mahallesinin en dik yokuşunda kameralar konuşlanmış. Otomobilin biri kaymaya başlıyor. Vatandaş koşup yardım edecek... Geriden bir ses duyuluyor: "Dur dokunma, bırak kaysın..."
Depremlerde de öyle olmuyor mu? 4.5'lik deprem İstanbul'da ise normal yayınlar kesiliyor, ekranlar uzmandan geçilmiyor.
Yok, eğer deprem Doğu'daysa, alt yazı yeter... Sular Hatay Havaalanı'nı yutmuş. Günlerdir ekranda aynı görüntü: Lacivert traktör suları yara yara pistte dolaşıyor, o kadar.
İstanbul'daki kar kaosuna ürettiğimiz tek çözüm ise insanları evlerine hapsetmek.
Zaten her krizde aklımıza gelen ilk çözüm seyahat özgürlüğünü kısıtlamak değil mi? Maçlarda olay çıkmasın diye ne yapıyoruz? Rakip takım seyircilerine deplasmana gitmeyi yasaklıyoruz!
"Şu okullar olmasa, maarifi ne güzel yönetirdim" diyen eski milli eğitim bakanının ruhu şad olsun!