Basketbol tarihimizin en önemli maçlarından biri NTV ve NTV Spor'un ortak yayınıyla izleyiciye ulaştı. Periler, finalde güçlü Rusya'ya boyun eğmelerine rağmen gönülleri fethetti.
Benim garibime giden ise NTV'nin bu tarihi maçı yerinden değil de stüdyodan anlattırıp yorumlatmasıydı.
Oysa maç öncesi NTV Spor mu-habiri Sine Büyüka, Polonya'dan röportajlar yapıyordu. Teknik ekip ve oyuncuların maç öncesindeki duygularını ekrana taşıyordu. E madem Polonya'ya ekip gönderme şansınız vardı da spiker İsmail Şenol ve yorumcu Cem Akdağ'ı niye İstanbul'da unuttunuz? Bütçeniz mi kısıtlı? O zaman başarılı spiker İsmail Şenol'u maç öncesi parkeye indirip röportaj yaptırır, maç sırasında da anlatım pozisyonuna geçirir, bu heyecanı yerinden takip ettirirdiniz. Böylece İstanbul'dan maç anlatan spikerin, "Türk seyirciler az sayıda olmalarına rağmen... (Kamera geniş plana geçince) Evet, aslında az sayıda oldukları da söylenemez. Yukarıdaki tribünlerle iletişime geçince..." gibi garip cümleler kullanmasına da engel olurdunuz. Madem söz basketbol finalinden açıldı, aynı hızla devam:
Takım sporlarında yıllardır final kaybetme sendromu yaşıyoruz. Basketbol Erkek Milli Takımımız hem Avrupa, hem Dünya şampiyonluğunu finalde kaybetti. Perilerimiz de öyle... Bana göre bunun tek nedeni, maça çıkmadan önce tüm medyanın ağız birliği etmişcesine gelinen yeri yeterli bulup erken kutlamaya geçmesi. Hepimiz "Yenilseniz de bu büyük bir başarı. Sonuç ne olursa olsun bu gece kutlama gecesi" diye konuşunca, motivasyon filan kalmıyor tabii. Bu kompleksimizden arındığımız gün, kupaları kaldıracağız.
Buna gönülden inanıyorum...