Atlıkarınca filmini Antalya Altın Portakal Film Festivali'nde bir türlü izleme fırsatı bulamamıştım.
Önceki akşam yapılan galasına gittim. Tüylerim hâlâ diken diken...
Film, 'ensest'i, yani aile içi cinsel istismarı anlatıyor. Hem de öyle ürkek, çekingen, gölgeli ifadelerle değil, 'dan, dan' söylüyor, feryat figan haykırıyor. Ama bunu yaparken, ucuz yollara sapmıyor, hamasete soyunmuyor. En bıçak sırtı sahneleri, en etkili sembolik karelerle yüreğimize işliyor.
Türkiye, ensestte dünya ikincisi... Belki de dünyadaki en utanç verici kürsünün ikinci basamağındayız.
Her dört aileden birinde ensest vakası yaşanıyor.
Tablo bu kadar korkunçken kafamızı daha ne kadar kuma gömebilirdik ki? Üstelik, kadına şiddetin, çocuklara tecavüzün giderek arttığı şu günlerde... Helâl olsun yapımcı Abdullah-Gül Oğuz çiftine, bravo yönetmen İlksen Başarır'a, tebrikler yazana, oynayana, kurgulayana, dağıtana, destek verene... Zira "Bu ülkede ensest var" diye bağıramazsak, tacize uğrayıp susan, kendi içine çöken insanlardan ne farkımız kalır ki? Söyleyeceğiz, tartışacağız, karşı çıkacağız, afişe edeceğiz, cezalandıracağız ki, bu oluk oluk irin akan yaramızdan kurtulalım. Atlıkarınca işte bu çığlığın megafonu olmuş...
Bilirsiniz, atlıkarıncanın hipnotik bir etkisi vardır. Uzun süre bakarsanız, uyuşur, farklı alemlere dalıp, gidersiniz. Birileri ensest konusunda atlıkarıncayı durdurup inme yürekliliğini göstermiş.
Mert Fırat hem mükemmel oynamış hem de senaryoya katkı sağlamış. Nergis Öztürk, 'Kıskanmak' filmi ile aldığı Altın Portakal'ın tesadüf olmadığını dosta düşmana kanıtlamış. Ama bir genç oyuncu, Zeynep Oral var ki, aman aman... Bu ismi ajandama not ettim. İleride ödüllerini sayarken, "Ben ta yıllar öncesinden yazmıştım" diyebilmek için...
ÖNEMLİ NOT: Çocukların ruhsal yönden olumsuz etkilenmemesi için filme +15 yaş sınırı getirilmiş.