Bir futbol maçı ancak bu kadar güzel yayınlanabilirdi. En son lafı, en başta söyleyeyim: NTV'yi milli maç yayını için bir TV yazarı olarak değil, bir futbolsever olarak gönülden kutluyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
Yayın planlaması mükemmeldi. Öncesiyle, sonrasıyla, grafikleriyle, röportajları ve aktüel yorumları ile Türkiye-Avusturya maçı bir spor gazetesi gibi sayfa sayfa izleyiciye sunuldu.
Kameralar doğru yerlere konuşlandırılmıştı. Ortalanan topun dışarıdan çevrilip çevrilmediği bile anında, en net görüntüyle ekrana taşındı. Hatta maç devam ederken, bir önceki pozisyonun grafik animasyonu bile verildi. (Burak'ın kaçırdığı golde yaptığı koşu, metresi, buluşma anı v.s.) Rıdvan Dilmen, yönetmen Kerem Açıkbaş'a "Şu pozisyona bir de genelden bakabilir miyiz?" dedi, görüntü, anında ekrana verildi.
Maç içinde aynı zamanda bir spor programı izler gibiydik. Kritik pozisyonların tekrarı en az üç açıdan ve 'pozisyonları örtmeden' ekrana getirildi. Maçtaki hiçbir ilginç pozisyon atlanmadı. Arda'nın gol attıktan sonra basın tribününe dönüp söylediği 'Bunu da yazın' cümlesini ağır gösterimde hece hece okuduk. Hakemin bitiş düdüğüyle birlikte reklama gidilmedi. Böylece teknik direktörümüz Hiddink'in, kafasına yabancı madde atılan kaleci Macho'ya sarılarak, tribünler adına özür dilemesini kaçırmamış olduk.
Ve Rıdvan... Yine kendi kendime sordum: "Niye kulübede değil de, mikrofon başındasın?" diye...
Her olumlu kadro ve taktik değişikliğini Hiddink'ten 15 dakika önce yaptı! Daha maçın 10'uncu dakikasında "Semih lazım" dedi. Semih girer girmez iki gol pası verdi. Biri hatalı ofsayt kararıyla kesildi, diğerini Gökhan gol yaptı. "Arda forvet arkasında serbest adam oynamalı" dedi. Arda sanki duymuş gibi yer değiştirmeye başladı ve 5 dakika sonra golü attı. Lakabı Şeytan, adı Rıdvan, yorumda number one!
Bundan sonra NTV'nin yayınladığı maçlarda kalem kağıdı bir kenara bırakıp sadece keyifle çekirdek çitleyeceğim...