Yerli dizilerin haddinden fazla uzun olduğunu fark eden (!) RTÜK, dizi sürelerini Avrupa standartlarına getirmek için 'bir dizi' önlem alacakmış. RTÜK, dizi sürelerini kanallardan gelen taleple yapımcıların şişirdiğini de belirlemiş!... Vay, vay, vay... Sevgili RTÜK'çü dostlar, benden duymuş olmayın ama şu okyanusun öte tarafında Amerika diye bir de kıta var!.. Benim bildiğim, şöyle bir 7-8 yıldır diziler 80 dakikadan aşağı değil. Millet dizi izlemek için haber sonrası ekran başına oturuyor. Önce, dizinin kendisinden daha uzun bir özeti... Sonra reklamlarla beraber en az iki buçuk saat dizinin kendisi... Ardından bir de özel bölüm, anlamayanlar için... Bir bölümün sonunu getirmek için sabahın ilk saatlerine kadar gözlerinizi açık tutmak zorundasınız. Vallahi bir dizinin yayın süresi içinde, o dizinin oyuncuları bile yaşlanıyor!.. RTÜK'ün bu garabeti fark etmesi için 7-8 yıl geçmiş. Buna da şükür, hiç uyanmayabilirlerdi... Peki bizim memlekette sadece yerli diziler mi uzun? Ya sonu gelmez reklam kuşaklarına ne buyrulur? Jenerikte reklam, sonra reklam kuşağı, ardından bir jenerik reklamı daha, sonra tanıtıcı reklam, ardından bir kapak reklamı daha, sonra kanalın program tanıtımları, derken programın içinde sunucunun yaptığı reklam... Yani reklam arasında uyuyup, uyanıp, tekrar kaldığınız yerden devam etmek mümkün! Peki ya spor programları kısa mı? Ne gezer? Bir pozisyonun analizi nereden baksanız yarım saat. Ligde oynanan tüm maçların özet ve yorumlarını izlemeye kalksanız, ekran başında bir ömür tüketip, serseme dönüyorsunuz. Spor programlarında spordan başka her şey konuşuluyor. Kimi yemek tarifi yapıyor, kimi genelkurmay başkanına çatıyor, kimi dizi yorumu yapıyor. Peki haberler kısa mı? Hiç değil... Batı'da ana haber bültenlerini erkene çekip, sürelerini de 15 dakikaya düşürdüler. Zira milletin artık haber almak için televizyona mahkumiyeti yıllar öncesinde kaldı. Haberin en tazesi artık bilgisayar ekranında, cep telefonunda... Gündüzleri hemen her işyerinde televizyon izlemek şimdilerde "kaytarmaktan" sayılmıyor. E millet eve geldiğinde, televizyonun en değerli saatinde 45 dakikalık haber bültenini ne etsin? Üstelik habere çok meraklı olanlar için zaten haber kanalları var. Ayrıca habercilerin reyting rekabeti için dört takla attığı, incir çekirdeğini doldurmayan haberleri 'flaş flaş'" diye yutturmaya çalıştığı, öğlen gerçekleşen olayı akşamın yedi buçuğunda 'son dakika' diye kakalamaya kalktığı, arasına bir de 10 dakikalık reklam yerleştirilen bülteni kim ne yapsın? Peki yarışmalara ne buyrulur? Bir yarışma, tüm gece... Yapımcıya verirsin 500-600 bin lira, kapatırsın tüm geceyi, alırsın 8 kuşak reklamı... Oh ne âlâ! Millet, paralar çukura düşecek mi, kalacak mı diye saatler boyu ekran başında cinnet getiriyormuş, kimin umurunda? Talk show programları da lastik gibi... Saat 01.00'de başlayıp, sabah ezanında biten muhabbet programı bizden başka hiçbir ülkede yok. Haa, bir de Tarihin Arka Odası var ki, o tam Guinnes'lik!.. Öyle uzun ki, bittiğinde, programın başı "tarihi" oluyor!.. Televizyonda her şey çok uzun. Ama unutmayın ki, hayat pek kısa...