Haftasonu Bodrum'daydım. Radyo sektörüne büyük bir kalite getiren Pal Medya'nın kuruluşunun üçüncü yıl dönümünde yıllardır çok yakından takip ettiğim bu yayın ailesinin coşku ve mutluluğuna ortak olmak için. Bu yıl Bodrum'a ilk gidişimdi. Üç yıldır her geçişimde yüreğime bir bıçak gibi saplanan Torba Kavşağı'nda bu kez dudağıma acı bir gülümseme konuverdi. Barış Akarsu'nun yaşamını yitirdiği kavşak, -bizim bu köşeden haykırmalarımız etkili olmuş mudur bilmem- yeniden düzenlenmiş. 'Ölüm kavşağı' bir alt geçitle 'hayat' bulmuş. 'Yavşak' tartışmalarında nefes tüketenlerin coğrafyasında "kavşak" diye bağırmam işe yaramıştır umarım. Ama keşke bu tehlikeyi sevgili Barış ve arkadaşları aramızdan ayrılmadan görebilseydik... Bodrum'da dikkatimi çeken bir başka yenilik, neredeyse her büyük tesisin bir 'sağlık uzmanı' ile özdeşleşmesi. Örneğin, Palmalife'ta Osman Müftüoğlu, insanlara sağlıklı beslenmeyi öğretiyor. (Son olarak Seren Serengil'in burada 20 kilo verdiği yazılmıştı. Gerçeği 9 kiloymuş ama olsun, bu da önemli bir başarı) Ender Saraç ve diğerleri de Bodrum'un otel, tatil köyü ve resort'larında 'müşterilere' hizmet veriyor. Eskiden insanlar tatilden şişmanlamış olarak dönerlerdi. Şimdilerde otelde neredeyse bir yarılarını bırakıp, öyle dönüyorlar. Belli ki tatil köyünde yiyip, içip, karpuz gibi yatarak semirmek artık pek demode... Moda olan; parayla birlikte, kiloları da tesise bırakmak... Üçüncü tespitim; ünlüleri kendi mekanlarında değil, eğlenmeye gittikleri başka sanatçıların sahnesinde izlemenin daha keyifli olduğu... Pal Medya'nın gecesinde Gülşen sahnedeydi. Ama onu dinlemek için gelen davetlilerden Deniz Seki, Fatih Ürek, Burcu Güneş ve Özgün, istekleri kıramayıp birer şarkı ile sahne alınca herkes mest oldu. Öyle ya, "Aldığım paranın hakkını verebilecek miyim?" endişesi yok. Muhtemel teknik aksaklıkların getireceği sorumluluk yok. Belli ki şarkı söylemek 'görev' değil, 'zevk' ve 'lütuf' olduğunda hem söyleyenin performansını artırıyor hem de seyircinin keyfini...