Derya Baykal'ı önceki gün ekranda görenler gözlerine inanamadılar. Hatta, "balatayı sıyırdığını" düşündüler. Baykal'ın kafasında bir huni, topuzuna sapladığı bir çift örgü şişi ve saçına iliştirdiği koca bir fırça vardı. Sırtına bir sehpa ve ev telefonu bağlanmıştı. Üstünden başından da diğer alet-edevat sarkıyordu. Kendisine gece boyunca yardım eden kızıyla birlikte kamera karşısına geçen Derya Baykal söze şöyle başladı: "Stüdyo, mekan nedir ki? Zaten tiyatro dediğiniz iki kalas bir heves... Önemli olan biz ve sizsiniz. Biz bir gecede stüdyo değiştirdik. Dün saat yedide taşınmaya başladık, kendimizi bir apart'a attık ve yayına yetiştik. Hiç uyumadık... Biz evini sırtında taşıyanlardanız..." Derya Baykal, neden bir günde stüdyo değiştirmek zorunda kaldığını "imalı" bir şekilde anlattığı için ne olup, bittiğini doğrusu pek anlayamadık. Ama belli ki bir "emrivaki" sözkonusuydu. Anladığımız kadarıyla bir gün önce saat 19.00 sularında "stüdyo değişikliği" kendisine bildirilmiş, o da gece boyunca uyumadan stüdyosunu bir apartman dairesine taşıyıp, yayına yetiştirmişti. Şimdi "stüdyo" deyince öyle bir kanepe iki koltuk, bir pano akla gelmesin. "Deryalı Günler"i izleyenler biliyorlar. Sadece ıvır zıvırlar bile bir kamyona anca sığar. Onca malzemeyi bir gecede taşıyıp, yeni dekorla yayına yetişmek de ancak ekranların "el becerisi şampiyonu" Derya Baykal'ın üstesinden geleceği bir mucizeydi zaten...