30 can toprak altında bir umut ışığı bekliyor. Aileleri maden ocağının kapısında bekleşiyor. Türkiye soluğunu tutmuş, dudaklarda dualar... Bir çocuk, annesini teselli etmeye çalışıyor: "Üzülme anne, babamın elbisesini koklarız..." Ama gelin görün ki bu koyu dram, ana haber bültenlerinde Bursaspor'un şampiyonluğunun onda biri kadar bile yer bulmuyor. Hatırlar mısınız bilmem, yıllar önce Amerika'da bir çocuk kuyuya sıkışmıştı. Başta ABD'nin ulusal kanalları olmak üzere dünyadaki pek çok televizyon kanalı normal yayın akışlarını değiştirerek, kurtarma operasyonunu naklen yayınlamıştı. Çok iyi hatırlıyorum, bizim radyo istasyonlarımız bile yarım saatte bir kurtarma çalışmalarındaki son gelişmeleri duyuruyordu. Çocuğun uzun uğraşlar sonunda kurtarılması tüm dünyaya bayram sevinci yaşatmıştı. Bırakın büyük kanalların yayın akışlarını değiştirmesini, haber kanallarımız bile sadece rutin haber saatinde konuya değiniyor. Yahu bundan daha önemli haber olur mu? 30 can... Otuz!.. Gelelim, maden kazalarına... Çıkardığı maden miktarına oranla bizden daha fazla göçük ve grizu faciası yaşayan ülke var mı? Devlet işletmesi de özel kuruluşu da madenleri bir "ölüm kapanı" gibi çalıştırmaktan ne zaman vazgeçecek? Maden işçisini köle gladyatörler gibi her gün "arenaya" çıkartmak hangi vicdana sığar? Kömürün kilosundan daha ucuza satılan hayatlara kim dur diyecek? Kim?