Eğer en sevdiğiniz, en değer verdiğiniz insanların bile size gönül koymasını, küsüp, surat asmalarını istiyorsanız, yapacağınız şey basit: Hemen gidip, bir yarışmada jüri üyeliği yapın... Ben bugüne kadar pek çok organizasyonda jüri üyeliği yaptığım için artık alıştım. Ama Antalya'da İsmail Cem TV Ödülleri'nde ilk kez bu deneyimi yaşayan meslektaşlarım, jüriliğin ne kadar zor bir zanaat olduğunu görüp, eleştiri okları yağmuru altında fena halde bunaldılar. Evet, "ilk" olması nedeniyle organizasyonda aksaklıklar vardı. "Kuzeyin Oğlu" ile "Çok Güzel Hareketler Bunlar"ın, "Deryalı Günler" ile "Doktorum" un, "Bir Kelime Bir İşlem" ile "Yetenek Sizsiniz" in aynı kulvarda yarışması tuhaftı. Bana göre "haber"e sırtını dönmüş bir TV ödüllendirmesi olamazdı. En İyi Haber Bülteni, En İyi Anchorman, En iyi Haber ve Tartışma Programı kategorileri eksikti. Yerel televizyonları teşvik edecek bir kategoriye mutlaka ihtiyaç vardı. Gençlik Dizileri kategorisinde Altan Gördüm ve Hümeyra'nın ödül almaları, her ne kadar sonuna kadar "hak edilmiş" olsa da, "gençlerin teşvik edilmesi" amacına hizmet etmedi. Son birkaç yılın en başarılı televizyoncusu Acun Ilıcalı'ya ödül çıkmaması ilginçti. Çok kısıtlı bir zaman içinde yapılan ön jüri çalışması, tüm hataların giderilmesine yetmedi. Ayrıca ödül kategorilerinin azaltılması kaygısı, birbiriyle ilgisiz programların aynı kulvarda öbeklenmesine yol açtı.
SİNEK KÜÇÜKTÜR AMA...
"En İyi Yardımcı Aktör" kategorisinde biz jüri üyelerine gönderilen ilk puanlama tablosunda Barış Falay'ın puanı, Selçuk Yöntem'in puanının üzerindeydi. Organizasyon yetkililerini aradım. "Pardon, size gönderilen listede bir yanlışlık yapılmış. Düzeltilmiş puan listesini yeniden göndereceğiz" dediler. Sahnede sadece bu kategorinin adaylarının barkovizyona yansıtılmaması da tuhaftı. Umarım her ikisi de sekreteryanın "hesap yanlışlığından" ya da "teknik bir hatadan" kaynaklanıyordur. Gelecek yıl bu çalışmanın çok daha erken başlaması, çok daha profesyonel bir ekip tarafından yürütülmesi ve çok daha büyük bir titizlikle yapılması gerekiyor. Tartışmalar sürecek, sürmeli... Sürmeli ki, seneye çok daha iyisi yapılabilsin.
YA UÇAK DÜŞSEYDİ...
Tüm bu aksaklıklara rağmen İsmail Cem TV Ödülleri, ülkemizde bu alanda teşvik edici bir ödüllendirme sistemine ne denli ihtiyaç duyulduğunu daha birinci yılında kanıtladı. Antalya'da pek çok kültür- sanat organizasyonu izledim. İlk kez şov dünyası bu kadar geniş ve renkli bir katılımla kentteydi. (Bunda organizasyonun Mardan Palas'ta yapılmasının rolü ne kadar bilmiyorum. Bu geniş katılımı "altın muslukların" cazibesi de yaratmış olabilir.) Özellikle gidiş-dönüş sırasında her koltuğu ünlü dolu uçağımızın başına kötü bir olay gelmesi durumunda ne yaşanabileceğini düşündüm. Vallahi şov dünyası biterdi. TV kanalları bile kapanabilirdi. Allah korudu.
UĞUR DÜNDAR'IN GAFI
Ödül gecesinde konuşmacılardan Uğur Dündar'ın Ankara Büyükşehir Belediyesi'ne övgülerle süslü konuşmasını "hayretle" izlerken, Kenan İmirzalıoğlu'nun duruma uyanıp, masasından "Ankara değil, Antalya, Antalya" diye uyarması üzerine Melih Gökçek ile adeta kanlı bıçaklı olan Uğur Ağabey potunu düzeltti: "Ankara hakkında benim ağzımdan böyle bir cümle çıkmayacağını biliyorsunuz..." Geceye renk katan Cenk - Erdem ikilisinden Erdem'in, espri olsun diye mi yoksa farkında olmadan mı söylediğine karar veremediğim cümlesi ise aynen şöyleydi: "Biliyorsunuz, aramızda dizi oyuncularına giydiren arkadaşlar var. Evet, sıra en iyi kostüm ödülüne geldi..."
MARİA'YA AYIP ETTİLER
Gecenin en müthiş esprisi ise BKM Mutfak ekibindeki Eser Yenenler ile Oğuzhan Koç'tan geldi. Mardan'ın görkemli dekorasyonunu dillerine dolayıp, İstanbul'daki arkadaşlarına canlı yayında nispet yapan ikili, "Tuvaletler bile altından. Bu yüzden iki gündür yapmıyoruz, tutuyoruz" deyince salon kahkahaya boğuldu. İçimi acıtan ise, Avrupa'nın ünlü müzikhollerinde izleyebilmek için insanların aylar öncesinden rezervasyon yaptırdığı Maria Faranduri'nin boş masalara söylemek zorunda kalmasıydı. Zira davetliler, merhum İsmail Cem'in en sevdiği sanatçı olan Maria'nın sahne aldığı anları "sigara molası fırsatı" olarak değerlendirdiler...
KURTLAR NİYE YOKTU?
"Kurtlar Vadisi"nin bu kadar önemli ve kapsamlı bir televizyon gecesinde adının dahi anılmamasını "Bu dizi devrini tamamladı" şeklinde yorumlayanlar oldu. Ama gerçek farklıydı. Pana Film, ön seçim sırasında ödül törenine her türlü desteği vereceklerini ama "Kurtlar Vadisi: Pusu"nun yarışmaya katılmasını istemediklerini bildirdi.
ALKIŞLARIM KIVANÇ'A
Gecenin en güzel görüntüsü, Kıvanç Tatlıtuğ'un ödül kazanan rakibi Kenan İmirzalıoğlu'nu ayakta alkışlamasıydı. Kıvanç'ın samimi vücut dili ve gözlerindeki anlam, bunun sadece "jestten" ibaret olmadığını, "yüreğinden geldiğini" söylüyordu. Hümeyra'nın sahnede "Ödül alıp almamak önemli değil. Ben buraya İsmail Cem için geldim" demesi, Oya Başar'ın "Bizler ödüle doyduk. Gençlere verilen ödüllere çok sevindim" diyerek olgunluk göstermesi takdirle karşılandı. Bazı yapımcıların, organizasyona şart koşarak, "Birincileri açıklayın. Varsak, geliriz" diye diretmesi, ret yanıtı alınca da ekiplerini Antalya'ya göndermemeleri tek kelime ile "ayıp"tı. Hatırlayın, koca Oscar töreninde ekran dörde bölünüyor. Sadece bir masa seviniyor. Diğerleri rakiplerini alkışlıyor. Unutulmamalı ki, İsmail Cem Ödülleri, telefonla sanatçıların aranıp, "Gelirseniz, ödülü size veririz" pazarlıklarını rafa kaldırmak ve salon dışında bekleyip, ödül alamayınca kimseye görünmeden evine dönen sözde sanatçıların devrini kapatmak için yola çıktı. Yıllardır ihmal ettiğimiz şu: Ödül vermek de, almak da, kaçırmak da belli düzeyde bir "kültür" gerektirir!..