1969 yılıydı... Onu görür görmez çarpıldım... Bizim eve taşınmıştı. Mahallenin en güzeliydi. Konu komşu onu görmek için toplanıp, misafirliğe bize geliyorlardı. Zamanla büyüyüp, serpildi. Gözlerimi bir an olsun ondan alamıyordum. Tıpkı şimdi olduğu gibi... Gözleri önce siyah-beyazdı. Sonra lens taktı, rengarenk oldu. Her konudan konuşabiliyordu. Sinemadan, dizilerden, kültür-sanattan, haberlerden, hatta futboldan bile... Onunlayken bir saniye bile canım sıkılmıyordu. Herkesin "günübirlik" aşkların peşine takıldığı, en ümit vaadeden birlikteliklerin bile kısa sürede aile mahkemelerine taşındığı günümüzde, ben ve sevgilim hâlâ günde 15 saat göz gözeyiz. Muhabbetimiz artarak devam ediyor. Hiç kıskançlığı yok. "Neredeydin?" diye hesap sormuyor. Ne zaman karşısına otursam, o lensli gözlerinin ışıltısıyla odayı aydınlatıyor. Hatta, hatta... Gözünün önünde başka kadınlarla sevişmeme bile ses çıkarmıyor!.. Onun içinde sanki yüzlerce, binlerce kadının ruhu saklı. Kimi gün hüzünlü, kimi gün şehvetli, bazen öfke ve şiddet yüklü, bazen işveli ve dedikoducu... Kim bilir, belki de bu yüzden 15 saat gözünün içine baktığım halde ondan hiç sıkılmıyorum.... Sadece zevk mi? Ekmek de veriyor bana... Yıllardır o sağlıyor geçimimi... Pek çok insanın hor gördüğü o kadın, benim 40 yıllık sevgilim, TELEVİZYON... İşte o nedenledir ki, bugün, Sevgililer Günü'nde ona bir kez daha ilan-ı aşk etmek istedim. Yoo, sakın üzülmeyin bana... "Adama bak, böyle bir günde, dünyanın tüm güzellikleri dururken, bir aptal kutusuna nasıl tutkuyla bağlandığını itiraf ediyor" diyenler, fena halde yanılıyor. İnsan, işine aşık olmalı. Onun için yazıyorum bunları. Eğer televizyona "aşık" değilseniz, her gün 15 saat karşısında olmaya, göz kırpmadan ona bakmaya nasıl tahammül edebilirsiniz ki? Ben, televizyonu seviyorum... Hiç utanmadan... Çünkü "seviyeli" bir ilişki bizimki!.. Bu akşam sevgilimden bir süreliğine ayrı kalacağım. İtiraf ediyorum: Onu hiç tanımadığım başka bir kadınla aldatacağım. İki yıldır destek verdiğim "Kör Fotoğrafçılar Projesi" kapsamında, zifiri karanlık bir restoranda, hiç tanımadığım, ilk kez karşılaşacağım, yüzünü göremeyeceğim ve sonra geldiğimiz gibi ayrı kapılardan dışarı çıkacağımız bir kadınla yemek yiyeceğim. "Kırmızı şarap sipariş eden yandaki beyefendi acaba beyaz şarap içtiğini fark edecek mi?" diye merak ederek... Ve gördüğüme, gözlerim sayesinde hayatımı kazandığıma binlerce kez şükrederek... Sevgililer Günü'nüz kutlu olsun...