Vallahi Tevfik gibi adamın olsun, 100 milyon dolar borcun olsun... "Ezel" dizisinde içeriden bilgi alabilmek için Ali'nin yanına yerleştirilen Tevfik, en çapraşık işleri bile çözüyor. Bazen muhbir oluyor, bazen kamuflaj örtüsü, bazen tampon... Hele en kritik anlarda haber vermek için gizlice mesaj çekmesi yok mu, mübarek, hızlı mesaj yazmak için sanki aylarca kurs görmüş... Tevfik, futbol deyimi ile tam bir oyun kurucu... Sanırsınız, Fenerbahçeli Alex... Oyunun kilitlendiği en umutsuz anda bir küçük dokunuşla maçı çözüveriyor... Bence Mustafa Denizli'nin aylardır Beşiktaş'a aradığı "Onbuçuk numara" tanımına en çok Tevfik uyuyor. Hocaya tavsiyemdir!.. Bu arada dizide tuhaf bir hukuk karmaşası da yaşanıyor. Tevfik, 2001 yılında kız kardeşini vuruyor ve 2006 yılında hapisten çıkıyor. Töre yüzünden öz kardeşinin kafasına kurşunu sıkan birinin 5 yıl hapis cezasının ardından salıverildiği nerede görülmüş? Ama "Ezel" sürprizlere açık bir dizi. Belki bir geriye dönüş sahnesinde bu tuhaf durumun bir açıklamasına da rastlarız. Bu kadar iyi yazılan bir dizide bu durumun atlanabileceğine inanmıyorum çünkü... "Ezel" giderek ekranda dem tutuyor. Bu haftanın en cazip sahnesi ise Ezel ile Eyşan'ın, ilk kez birlikte oldukları o eski evdeki buluşmalarıydı. Eyşan gözlerini kapadı, Ömer'i hayal etti. Ezel buna daha fazla dayanamadı. Gözyaşları içinde "Benim Eyşan, benim" dedi. Eyşan sandı ki, Ezel, "Ben senin hayal ettiğin Ömer değilim, Ezel'im" demek istiyor. Oysa Ezel, intikamından bile vazgeçip, kendini deşifre edecek sözü ağzından kaçırmıştı. Eyşan, Ömer'i hayatında bir kez anladı, onu da yanlış anladı!..