Pazar gecesi Fenerbahçe - Manisaspor maçı bitmiş, Lig TV muhabirleri stadın koridorlarında futbolcularla röportaj yapıyorlar. Sıra, Fenerbahçe'nin İspanyol forveti Daniel Guiza'ya geliyor. Guiza'nın sözlerini tercümanı şöyle çeviriyor: "Önemli bir galibiyet aldık. Şu anda rakibimiz Galatasaray'ın maç sonucunu bilmiyoruz ama bu galibiyet bizim için büyük bir avantaj oldu..." Muhabir hemen düzeltiyor: "Galatasaray'ın maçı yarın..." Aman ki ne aman... Fenerbahçeli bir futbolcu, ezeli rakipleri Galatasaray'ın maçının oynanacağı günü bilmiyor. Dahası, yanındaki tercümanı da bilmiyor. (Zaten bilse, çeviri yaparken düzeltecek...) Guiza iyi bir golcü. Ancak tek kusuru tüm benliğiyle kendini futbola verememesi... Sevgilisinden ayrıldığı için bunalıma girip, geçen yıl koca bir sezonu heba etti. Magazin kameraları onu sıkça İstanbul gecelerinde görüntülüyorlar. Tamam, sezona iyi başlamış, goller atmış olabilir. Ama bir futbolcu eğer en yakın rakibinin maçının hangi gün oynanacağını bilmiyorsa, mesleğine odaklanmamış demektir. Ve bu durum ileride hem kendisine hem de takımına zarar verebilir. Fenerbahçe mentorlerinin (Futbolcuyu zihinsel ve duygusal olarak maça hazırlayan uzmanlar) Guiza'nın canlı yayındaki bu tek cümlesinden çıkaracağı çok ders olduğuna inanıyorum. Ve Manisaspor maçından bir not daha: Yıllardır Atatürk'ün hangi takımı tuttuğu tartışılır. Ama bir konu hep ihmal edilir: Hangi takımın en çok Atatürk'ü tuttuğu... Şükrü Saraçoğlu Stadı'ndaki muhteşem 30 Ağustos kutlaması, bu sorunun en net yanıtıydı. Özellikle televizyon röportajına Türk bayrağı tişörtleriyle çıkan Christoph Daum ve tercümanına yürek dolusu teşekkürler...