Galatasaray ile Fenerbahçe arasındaki adı 'derbi' olan kepazeliği izlerken, gözümün önüne hep reklamdaki Afrikalı çocuklar geldi. Hani şu kendilerine Türk futbolcularının isimlerini koyan siyahi çocuklar... Umarım maçı izlememişlerdir. Hayranı oldukları Arda'yı, Semih'i, Sabri'yi, Emre Belözoğlu'nu o halde görmemişlerdir. Önceki gece Telegol yorumcuları, aralarında 'ceza toto' oynuyorlardı. Ahmet Çakar, "Lugano altı maç alır, Semih ile Arda'ya ikişer maç, Emre Aşık'a bir maç ceza gelir" diyordu. Ziya Şengül, Sinan Engin ve Gökmen Özdenak ise farklı cezalar öngörüyorlardı. Bana göre bunun adı 'alt tarafı maç kavgası' değildir. Maçın sonlarında yaşananların cezasını sadece Futbol Federasyonu'nun yetkili kurulları vermemelidir. Yukarıda saydığım futbolcular ve Lugano da dahil olmak üzere bu çirkinliği çocukların gözlerine sokan kim varsa, 'toplumsal' bir suç işlemiştir ve 'kamu davası' kapsamında ceza almalıdır. Çünkü onlar sadece kaş patlatıp, burun kırmadılar. Çocukların 'hayallerini' kırdılar. Milli Takım'ın gerçekten milli bir takım olduğu konusunda kuşkular doğurdular. Atatürk'ün 'zeki, çevik ve ahlaklı sporcu' düsturuna muhalefet ettiler... Birkaç yıl önce Arda ile küçük bir çocuğun televizyon kameraları önündeki ilginç sohbetlerini hiç unutamıyorum. Arda, İtalyan Materazzi'ye özenip, bir yabancı futbolcuya kafa attığı için ceza almıştı. Küçük bir çocuk, kameraların önünde Arda'ya yaklaştı ve hayranlık dolu bakışları eşliğinde "Arda Abi, ne biçim kafa attın ama adama?" dedi. Arda şoke oldu... Hemen durumu toparlamaya çalıştı: "Sen ona değil, nasıl çalım attığıma bak! Alacaksan onu örnek al..." Bilmem, anlatabildim mi?