Show TV'deki "Benim Annem Dans Edemez" yarışmasını en başından beri yüreğim ağzımda seyrediyordum. Zira yaşını başını almış, göbek bağlamış anne-babaların, çocuklarına yarışma kazandırmak için hoplayıp, zıplamaları sağlıkları için önemli bir risk oluşturuyordu. Aslında yarışma öncesi hepsi de sağlık kontrolünden geçirilmişti ama bu kontrolün öyle pek de detaylı olmadığı muhakkaktı. Geçkin vücutlara aniden yüklenen idman temposuna bir de yarışma heyecanı eklenince "risk" daha da büyüdü. Geçen hafta yarışmacı babalardan biri, belini ciddi şekilde sakatlamıştı. Bu hafta iki büklüm yaptığı dansla jüriden ve halktan yüksek notlar aldı. Ancak daha sonra sahneye gelen ana-oğul o kadar şanslı değildi. Namigar Hanım ve oğlu Ümit performanslarını sergilediler. Ancak finalde tüm yarışmacılar, partnerleriyle birlikte sahnede sıralanırken, Ümit'in yalnız olduğu görüldü. Yarışma sunucuları, Ümit'in annesinin kuliste fenalaştığını ve hastaneye kaldırıldığını söylediler. Ama dramatik gece bu olayla sonlanmadı. Ümit'in son ikiye kaldığı için jürinin eleme kararını vermesi için yeniden performans sergilemesi gerekiyordu. Genç dansçı, hastanedeki annesinin yanında bulunmak yerine, hafta boyunca kendisini çalıştıran koreograf Bahadır ile beraber sahneye çıktı. Bahadır kafasına bir başörtüsü bağlayıp, üzerine bir kadın elbisesi geçirerek Namigar Hanım'ın yerine geçmişti. Değerlendirmeler sırasında Ümit, jüriye ve yapımcılara çattı. "Bizim şarkımız eksik çalındı. Annem buna çok üzüldü onun için kalp krizi geçirip, hastaneye kaldırıldı" dedi. Herkes şaşkındı. İlk ayılan, jüri üyesi Hakan Peker oldu. Yarışmadan elenen Ümit'e "Peki sen gelecek hafta da annen ile birlikte burada olmak istiyor musun?" diye sordu. Genç, tereddütsüz yanıt verdi: "Evet, istiyorum..." Hakan Peker dayanamayıp, patladı: "Yahu annen hayati bir tehlike altında. Belki de gelecek hafta onun için çok riskli olacak. Sen annenin hayatını düşüneceğin yerde onu haftaya da buraya getirmek istiyorsun. Kaybedeceğin sadece bir yarışma olur. Annenin hayatının yanında bunun ne önemi var kardeşim?" İşte, ülkede yarışma çılgınlığının insanları getirip, savurduğu son nokta burasıydı. Oğullar, yarışma kazanmak uğruna analarının hayatını hiçe sayabiliyordu. Yazık ki ne yazık!..