PERFORMANS yarışmalarının neredeyse tamamında sunucular ile jüri üyelerinin takıştığına şahit oluyorum. Akademi Türkiye'nin birincisinde sunucu Öykü Serter ile jüri üyesi Pelin Akat arasında yaşanan gerginlik dün gibi hafızalarda. Yarışmanın ikincisinde ise Öykü bu kez Burcu Güneş ve Cem Ceminay ile atışmıştı. Şarkı Söylemek Lazım'da kendisine söz vermeyen sunucu Behzat Uygur'a tepki olarak önündeki bardağı kırıp, parmağını yaralayan Erol Büyükburç'un o görüntüsü de hafızalarımızda tazeliğini koruyor. Buzda Dans sırasında jüri üyesi Olcayto Ahmet Tuğsuz ile Behzat Uygur arasında zaman zaman söz hakkı nedeniyle tartışmalar yaşandığını da hatırlıyorum. Son olarak TRT 1'in Alaturka Solist yarışmasında da sunucu Didem Tolunay ile jüri üyeleri Ahmet Özhan ve Ercan Saatçi arasında ciddi bir gerginlik meydana geldi. Aslında sürtüşmenin nereden kaynaklandığı belli. Jüri üyeleri düşüncelerini daha iyi anlatabilmek için süreye ihtiyaç duyuyorlar. Sunucular ise zaman kısıtlaması nedeniyle rejiden kulaklarına söylenen komutlara uymak zorundalar. İşte mesele de buradan kaynaklanıyor. Ve olan genellikle iki ateş arasında kalan sunuculara oluyor. Bu durumun bir tek istisnası var, Osmantan Erkır... Bir-iki küçük arıza dışında Osmantan'ın jüri üyeleriyle ciddi bir sorun yaşadığına rastlamadık. Çevresindeki pozitif enerji halkasından mı, patron olmasından mı yoksa jüriye karşı daima saygılı ve nazik oluşundan mı? Bence her üçü de...