Yerli dizilerde sosyal ve siyasi meseleler gündeme taşınadursun, ben bir televizyon izleyicisi olarak ekrandaki çetelerin çetelesini tutamaz hale geldim. Kurtlar Vadisi: Pusu, devlet içindeki yasadışı örgütlenmelere dikkat çekiyor. Büyük İskender, kurduğu çete ile iktidarı ele geçirmeye çalışırken, bu uğurda PKK ile işbirliği yapmaktan bile geri durmuyor. Polat Alemdar ise elindeki "kırmızı kitabın" rehberliğinde, üye olduğu yeni örgüt sayesinde "kontra" eylemlere soyunuyor. Pars: Narkoterör'de PKK'nın uyuşturucu trafiğinin eriştiği korkutucu boyut gözler önüne serilirken, ülkenin yabancı çeteler sayesinde nasıl "uyuşturucu eyaletlerine" bölündüğü resmediliyor. Gazi dizisi de PKK'nın büyük şehirlerde silah kaçakçılığı yapmak için "dış mihraklarla" nasıl işbirliği içinde çalıştığını vurguluyor. Kollama dizisi ise laik-dinci çatışmasını körükleyen Ergenekon benzeri Volkan örgütlenmesinin altını çiziyor. Ölüm Çiçekleri'nde Türkiye'nin Balkanlar'daki soydaşlarının haklarını korumak için verdiği mücadele anlatılırken, Sırp ve Yunan komitacıların yabancı destekli örgütlenmelerine ışık tutuyor. Bunlar iyi niyetli çabalar olabilir. Ama büyük bir tehlikeyi de beraberinde getiriyor. Bu dizileri izleyenler "Yahu memleket çetelerin eline mi düştü? Nerede bu devlet, polis, asker?" diye düşünmeye başlıyor. Zaten kökü dışarıdaki çetelerin amacı da ülkeyi kaos ortamına sürüklemek için "devlet otoritesini sarsmak" değil mi? Acaba diziler, çete gerçeğini gözler önüne sereyim derken, aslında istemeden çetelerin ekmeğine yağ mı sürüyor?